Çocuktum
Çocuktum; çok yaramaz, paçalarım çamurlu
Kıvırcık saçlarımda hırçın denizin pusu Hudutsuz bir bahçede ilk yaz hülyalarıyla Başımda rüzgâr tâcım, dolaşırdım gururlu Vezirim müşfik toprak, topuğumu okşayan Tahtımdı akça bulut, adımlarım kollayan Asamın hükmü kadim, tâ değer ucu arşa Cihangir saltanatım Kaf dağından başlayan Bir akşam pir kılıklı bir adem çıkageldi Hem âşina dilime, hürmetle selam verdi Eteğinden döktüğü bin türlü armağanı Nezretti sıhhatime, kapatıp gözlerini Elmas şişelerinde, türlü renkte rayiha Paha biçilmez cevher, sayısız sandukada Serildi ayağıma, bilge ömrünün yükü Yakuttan bir kâsede, sundu yemin-i vefa Kırk seher kırk ilimde buyurdum bayram oldu Sulh diledim, eylendi; ağyarım felah buldu Dedim ‘Sahib-i canlar, gayrı etmeyin telaş Can yurdum bundan böyle öz hamisini buldu’ Ben ademe o bana sözüm ona minnettar Yüzünde safça gülüş el etek öptü tekrar Dedi ki ‘Affediniz, bir el barbut kuralım’ Kesesinden çıkardı fildişinden iki zar Dudak büktüm ademin acayip isteğine ‘Nedir ki?’ dedim ‘söyle, niyetin neticede Kurulan her hilenin mutlak olur muradı Vefa için sunduğun yeminin var hanemde’ ‘Sultanım tek dileğim yüreğiniz hoş olsun Fakat madem sordunuz yüce emriniz olsun Eğer galip gelirse fakirin zarı size Lutfunuzla kazancım çocuk yaşınız olsun’ ‘Saltanatım başımda, çocukluk zaten zail Dileğin kabul buldu bahtın açıkmış zâhir Tâ ki attığım zarlar mağlup etti şansını O vakit bilgeliğin hazinemde cevahir’ Korkusuzca savurdum zarlarımı ortaya Toy aklımla aradım emniyeti gururda Bana dubara düştü onun zarı düşeşti Almak için payını yetişti başucuma Kıvırcık saçlarıma sürdü adem elini Mahzun bakışlarımı kapatırken diğeri Çocuk yaşım bakışım düşünce avucuna Boyandı afakıma koca bir yangın yeri Parçalandı topraktan bin zahmet bin hevesle Su değil de yoğurduğum pir-ü pak hayâl ile Kalelerim köşklerim, gök gözlü can şahinim Yıkıldı abat yurdum bir hain nefes ile Anladım ki çocukluk katıksız bilgelikmiş Gerçeğe şekil veren yüreğin esiniymiş Cihanda gönül göze ağyar olmasın için Yegâne iş nazara aklı düşürmemekmiş Ayşe Çabuk |
yüzümüzü zaman eskitiyor sadece.
içimizde saçlarını okşadığımız bir çocuk mutlak var.
olmasa kağıtla kalemle bu uğraş nasıl sürer.
ya nasıl katlanılır ki hayata, hayatı ince(E)lerken.
sevgi ve muhabbetimle