Genç bir balıkçı gözlerini kapamış göğe karşıgenç bir balıkçı gözlerini kapamış göğe karşı otların üstüne bırakmış ıslak bedenini çiçek kokulu hayallerini paketliyor iki numara büyük naylon terlikleri henüz on ikisinde idi zaman çıplak göğsünde çırpınan zaten telli duvaklı gelin idi zaman yanağından süzülen mazisini salıyor ılık esen rüzgarla sarı etek uçlarından yakalayıp çekiyor sonra dualarının çıplaklığına sığınıp yardımsız kalkıyor ayağa anasının azar verdiği azık söğüdün yanında şeftali ve gül reçeli kavanozu üstüne sineklerin üşüştüğü içindeki dantel örtüsü kahve lekeli yarım somun ekmek bakır bir tepside boş balık sepeti akşam nafakasını bekleyen üstü pullu yemenisi ile örtülü elinde eski bir olta ata yadigarı dere kenarından soğuk suya atılıyor aksak adımlarla sarsak serzenişli küfür dudaklarına bulanıyor güneşin dokunduğu durağan sığ yerlere kaçıyor gönlü dibe indikçe kaşındıran kum taneleri ışık vurdukça parlıyor saçlarında ağaçların gölgesinde üşümüş akan tatlı su hayatın hızlı akışı gibi bacaklarından süzülüp taze gövdenin dik duruşunu kendine engel biliyor ayağına sürünür korkusuz geçerken kedibalığı kaya içinden çıkan bir yengeç ısırığı kan katıyor olaya bir alabalık çırpınıyor gerilen ağda ağanın oğlu gizleniyor çalı ardında bir gözü tepside, balık sepetinde diğeri çıplak bacakta Zeynep Tavukçu 20/3/07 |
Her ne kadar siz uğramasanızda ben yine şiirlerinizi okumaktayım. Çünkü şiirleriniz güzel görüş ayrılıklarımız var isede...
Kutladım.
Saygılarımla