...
yaşamak bile haram olmuşken
oturuyoruz yerimize batan iğnelerimizle her defasında canımızı yakan ciğerimizi parçalayan kabuk tutmak bilmeyen merhemini rüyalarımızda gördüğümüz ezelden kalma yaralarımızın üstüne... ... söze başlamadan önce mahkemesini kurma telaşı niyeydi ki..? dilimizin tükürüğünü yalayan lafların bal akması da üstüne cabası marifetmiş gibi yapış yapış yüzümüze bulanan yağlı kelimelerin ... sonra da maskesi düşmesin diye iki yüzlü yalanların gerçekleri saklama esnasında dökülen tuzlu terlere yataklık etmesi affedilir şey değildi... ... aslında sadık bir dosttur bu yalnızlık dili olmayan bu sağır duvarlar ister bağır çağır, küfret; ister say-söv küskünlük dargınlık bilmezler gene de yaslatırlar seni soğuk omuzlarına... o an için bir avuntudur bir tesellidir belki içini dökmek olduğu gibi çığlık çığlığa sesinin yankılandığı duvarlara cevapları askıya alınmış kafa yoran tüm soru işaretlerinin bugününden yoksun yarınlarına haince planlanmış bir suikast girişimi de olabilir işte tam o sıra hep başka günlere ertelenen kan kırmızısı isyanla tanışırsın damarlarından öyle bir akar ki sen bile hızına yetişemezsin kovalar durur seni içinde yorulur sonra da düşersin... ve birgün bu dert de yer bitirir seni alıp da başını gitmek istersin kırılınca virgülün ayağı gözyaşına bile bakmazsın ayaklarına diz çöken noktanın... oysa ki çok zor değildi anlatırken biri böbürlenmemesi ötekinin sözcüklerin duvarlara çarpmasına meydan vermemesi yüreğine dokunması sevgisiyle hasret gidermesi hiç de zor değildi sakin sakin derdini anlatmak isterken mavilere kana- çamura bulanmadan beyazlarla yıkanmak sessiz sessiz, kavgasız gürültüsüz bir kuş cıvıltısı sesiyle ve rüzgarın da eşlik ettiği hep çocuk olmak özlemiyle yanarken içi... ... her yer cımbız imdadında üst üste yığılmış diken alanı atılan her adım bataklık derin dipsiz kuyu sanki çırpındıkça daha da batıyoruz derinlere beyaza gebe kalmışken boğuluyoruz çamurun renginde... bu sadece kısa bir öyküdür şairin kalemine söz geçiremediği derdini bir türlü anlatamadığı kendi içinde verdiği hayat kavgasıdır anlatmak istedikçe cümlelerin pot kırıp devrik düştüğü öznesi unutulmuş başlığı henüz konmamış kanayan yarasıdır! M&G.. |
sözcüklerin duvarlara çarpmasına meydan vermemesi
yüreğine dokunması, sevgisiyle hasret gidermesi hiç te zor değildi
sakin sakin derdini anlatmak isterken mavilere
kana- çamura bulanmadan beyazlarla yıkanmak
sessiz sessiz, kavgasız gürültüsüz
bir kuş cıvıltısı sesiyle ve rüzgarın da eşlik ettiği
hep çocuk olmak özlemiyle yanarken içi...
ama malesef geri cocuklugumuza dönmeyecegimize göre hayati öylede böylede acisiyla tatlisiyla yasamak zorundayiz? güzel dizelerdi yüregine saglik.....saygilar slm,lar..