Hayat/Saat
Hayat-saat
Hayat-saat “-bir güneş pırıltısı ortalığı ışıttı ve doğayı ısıttı önce saçaklardaki buzlar düştü şaap şaap tarlalar yeniden toprak, çatılar kiremit rengine büründü ardından kırılmamış dallar sarkmaktan kurtuldu lap lap çelenlerdeki eriyen karlar, damlacıklara dönüştü tıp tıp saçaklardan şıp şıp damlalar, derelere deredeki buzlar alttan alta eriyip, yeniden şırıldatdı dereleri ve arkasından toprağa düşmüş çekirdekler çatladı çıt çıt çıt orada, şurada burada toprak uyandı pıt pıt pıt önce çiğdemler açtı çiçeklerini kızlar gelinlik ………. bir tohum; iki yaprak, yapraklar dallandılar melemeye başladı kuzular dağ başlarında keklikler ötüştü uzaktan uzağa gak-kuburak gak kuburak “-sevdalar doldu yüreğime davullar çalındı düğünümde güm güm darbuka arada tım bıdı tım kaşıklar şakladı şakıdık şukuduk bizim hatunun canı illede nar isdedi, sonura eğşi alma, ciğer aşerdiğinde canının çekdiği isdediği bulunmadı mıydı çocuğun teninde leke olurumuş, bulduk-buluşturduk getirdik tabi ve yüreğim ağzımda bekledim kapıları küt küt” kırkı çıkmadan hanım dışarı çıkmadı erkek görürse allık basarımış , öyleyse öyle olsun ürüsümdür “-bir sallangaç sallandı gacır gucur ve ilk kelimeler bab ba - an na mam ma baldırının arkasında ciğer, başbarnak gadar, bir süt dişi parladı her şeyi dişlemeye başladı kıt kıt tay-tay ve ilk adımlar düşe-kalka pat çat illa benim kolumdaki sahatı kulağına tutardı cık cık” “-elinden tuttum bir gün, mekdaba diğer elimle başımdan çıkardım takkamı haydi dedim sen çal öğretmenin kapısını ve minicik elleri tık tık öğretmen kocaman bir kütüğü paat diye açtı çevirdi sayfaları haşır-huşur” “-bir sürü tanıdığın “belden yokarı ” foturafları vardı böylece ilk mektebe kaydetdirdik bizim ufaklığı evden vahtında çıkdı hanım ardı sıra yürüdü gözden kaybolana kadar uğurlardı o hergün koşarak arkadaşlarını yakalardı pat pat pat okulda da kocaman bi sahat vardı tik tak tik tak” *** “-öğretmen tahtaya yazmış fişleri elime verdi zopayı o sordu, ben gösterdim o sordu, ben gösterdim tık tak şakşakladılar beni şak şak” “-çakı gibi bir asker oldum şaak bir selam, “-emret komutanım” rap rap içtima, nöbet, tatbikat mıntıka temizliği ordugah toplar gümbür gümbür makinalılar takır takır tüfekler tak tak” “-teskereme atmışüş ğün galmış Urfalı Recep sırtladı beni gün geldi sahat doldu teskere ğünü geldi anamdan emdiğiğim südü fitil fitil burnumdan getiren bölük gomutanım teğmen çavışlar bile bana selam durdu şak! şak” “-asıl askerlik ondan sonuraymış dur-durak gece-gündüz yaz-kış demeden çalış bobam-çalış tak-tuk al-ver-dağıt geçivimiş onca sene takıdık tukuduk *** “-bizim herifle elele verdik çalıştık didindik, yetirdik-yetiremedik oğlan everdik kız gelin etik duvarda esgercilikde Kötahyada’dan get(ir)diği bi sahet tik tak tik tak önşe o asayı aldı eline tik tarrık turruk sonura da ben ikimiz düşdük mü yola tik tik tarrık tarrık tarruk turruk gün geldi duvardaki eski sahat tik tak tik biğün bozuldu gönüllü-gönülsüz tik...... tik .... tik... bizim gocaherif tik tarrık-turruk tik...... tarrrık...... neden sonura bi da tik... tarrık.... gene böyle bi ğün tik...... tarrrık....... tik.” KELİMELER: allık basması: salıncak tahke(kalaklı), kasket vesikalık şakşaklamak: alkışlamak yuvgu/yuğgu: toprak damların sıkıştırmak için sürüklenen taş silindir kayınpeder, eşin babası erincek: tembel, hımbıl, iş yapmaya hevesi - niyeti olmayan, elinden iş çıkmayan, işi yavaştan alan, üşenmek: tembellik etmek |
kelimelerin asaletini törpülemeyen sevdanızı tebrik ederim
saygıyla....................