Nöbetçi Çorbacıyol uzanırken çıkmaz sokakların sıkıcı damarına su akar/ bulur ömrünü deltalanan isli ti sesinde setubal… gece… ağustos yapışkanlığı… şarap ısınmış… kira birikmiş… eskudo’nun yüzü haram olmuş bisikletim bitmiş yürüyesi ayakkabı nerede dışarı çıkılası pantolon bir kıza bakılası yüz ve insan arasına karışılası gülüş nerede… tepetaklak düşsem yine üsküdar’a meydan durağına ordaki çorbacıya ya da ne bileyim galata’da bir çayhaneye tuzlama kokan beyoğlu sokaklarına banliyö trenlerini çığlıklayan sarıyer sabahlarına düşsem ne olur ki haberin geldi frankfurt’ta görmüşler seni en son dış hatlar tokyo bir bilet bakışı gözlerin bir valiz kaçağı ellerin gitme desem desem ki gitme param olunca birkaç saatte frankfurt paramız olunca sonra birkaç saatte istanbul gitme desem desem ki gitme çok uzak gidişin/ haksızlık ben hiç böyle uzak gitmedim gibi sanki ya da hatırlamıyorum kaç uzak yer beni aldı koynuna… giden adam rolü bendeydi doğru… bütün senaristler sarhoş olmalı… bütün avrupa/ nöbetçi istanbul olmalı bütün istanbul nöbetçi çorbacı… gitme desem desem ki gitme söz paramız olunca istanbul sonrası üstü başı düzgün yaşam… ne dersin… var mıdır yüzümüze gülünesi nöbetçi bir hayat… yollar uzanırken çıkmaz sokakların vurulan kaderine ömür akar/ bilir yerini doğan gezgin bir kızıl sabahta şimdi her şey med-cezir rengi buralarda… RÜZGAR |