Ağıt / Faili Meçhul ÇocukluğumVe sana sunmak için ey gözleri kara! Acılar kundağında hüzün büyüttüğüm şarkılar kederden pörsümüş dilim ve yorgun düşlerimden kalan kırık fersude masallar… Bir var bir yok hikâyesinde ve akbabalar diyarında meş’um gecelerin siyahında aşinalığında ölümün ve kederin büyünün ve tufanın barut kokan rüzgarın cemresine kan düşen baharın bir de zincirlenen azadeliğin -sözcüklere ve bileklere- bedeninden kopmuş başların deşilmiş karınların beldesinde bir avuç közdü zaman zaman yorgun çağlar şiltesinde bir ölüm lekesi -Oysa yaşam Bizim için Sefih bir cellâdın sunduğu ziyafet sofrası- Ne çok Yusuf vardı çocuk! Kör kuyu karanlığında zindan ve ülkesizliğinde Kenan.. Ki ülkesizliğimiz; göz dikilen istikbalimiz Halepçe kokan saçlarımız prangalanan yazgımız ve zulüm yanığı izler taşıyan ölüm tarlamız… ve sen gözleri kara bakışları mahmel masumiyet divanına yüz sürmüş mahmel bakışlı çocuk aşk kıblesine inatla ve inançla oturup ağlayan iflah olmaz yaralarıma merhem.. ve ey gözleri gözlerim kederi kederim, kaderi karderim olan şiir yüzlü çocuk israfili sura bürünen ağıt Taif kadar gerçek Uhut kadar hazin Akabe kadar kararlı karası gözlerinde uzun soluklu bir hicret başlardı üşüyen avuçlarında yeniden doğardı Hicret yeniden doğuş.. muhkem kaya gibi senelerin eskittiği tel tel saçlarını ağartan acıların kucağında sabrın ve direnişin en dayanıklı kolonları gibi dikilen sabır kalesi! ve ey yeniden doğuş.. Dönüp sırtını tüm anlamsız hecelere Topla tüm savaşları çocuk…. Büşra Arslan Meçin |
Dönüp sırtını tüm anlamsız hecelere
Topla tüm savaşları çocuk….
Gücü yetseydi çocuğun t
oplamaz mıydı tüm savaşları yeryüzünden....
Gökyüzü hep mavi parlardı kara gözlerine...
Ama yok. Çocuk çaresiz, çocuk yarınsız şimdi...
Oysa haketmiyorlar ki bunca zulmü...
Duyarlı yüreğe, usta kaleme teşekkürler
Sevgimle