KUM SAATİ ŞAŞIRIR
Eski ayrılıklara davetiye çıkaran
Ebedi telaşım Ve mutfak tüpü patlar gibi haykırışım Sel olup coşmalı iklimlerde Vapur saati hüzünlerde Sana hasret kalmadan yüreğim Yıkılası bir kaledir yokluğunda mevsimler Kan beynine sıçramalı vehimlerim Bir günlük uzakta bekler Cehennem karası Gözlerin Ok olur kirpiğin yar Yağmur gibi iner kalbime sözlerin Yasadığı sevgiler kanatır bensizliğimi Senden ayrı kalmanın kimsesizliğini Soracak olursan beni kilimlerden Nakış nakış ağlayan benim desenlerde Kelebek kanadı kadar hafif kalbim Senin adın geçince uykuda bile duyarım Her şeyden vazgeçtim Bir boşluğun silinmedi gönlümden Geceler Hakka yürüdü zaman eridi Kum saati şaşırır duran anı kaydeder şimdi Nokta kadarım belleğinde Hatırlamazsın belki beni iki kelimeyle Âşıklar ölmez öldürülür güzelim Unutmak şarjöre sürülmüşse eğer Ne çıkar sevda ölümsüzse Belki Berdan çayı taşar bu sene Gözlerimdeki yaştan Tuzlu su olur denizimden bir parça alırsa Seyhan kadar asi değilim belki Nakaratlara vuramam mührümü Hiç değilse tellerde yağmurum kanar İçten acı kafiyelerde Açar dikenindeki suyla gülüm Yerden göğe aşk fırlar göğsünden lalezarın Vurulan sensin aykırı tebessümlerde Dudağına hükmeden güzelliğine inat Ben kokuyorsa diye hayallerin Düş çaldım yüreğinden bu sabah Boş çıktı ümidim yele verdim sevdamı Unutulanlar okyanusunda boğuldum Seni çağırdım senden Duyarsın diye hafiften Su mermeri delermiş diye Lakin taş duvarmış kalbin Sesim yankı yaptı bana geri döndü Duyulmadan feryadım… Bulutsuz yağmurum Bir kere konmadın ellerime Aşk korsanı değildim ben Seni üzeyim yüzüstü bırakayım Ve hiçbir zaman Vazgeçmedim bu kelimeden Seni seviyorum… 2006 Hüseyin Özbay |
dönüp sana gelebilirim..