Dönmeyi Bırakmaz Dünya
Kadındı, eşti, anaydı
Ayakları altında cenneti taşıyandı. Erkekti, kocaydı, babaydı Zincirin ilk halkasıydı... Dudaklarında tebessüm, yüreklerinde sevgi Okşadılar gölgemizi titrek mum alevinde Öpüyorken gözlerini uyku Şarkılar söylediler gün ışığına. Ayrılmadı elleri ellerimizden; Ne karanlığın iniltisi, Ne de umutsuzluğun sesinden korktu Bahara çiçek, yalnızlığa dost yürekleri... Sarardı küskün gençlikleri, Yok oldu çelimsiz düşleri. Yenik düştüler devrilen yıllara; Yaşlandılar, hastalandılar, Kimi zaman şimşekler çaktı emanet arzularına Kimi zaman yaş döktü bulutlar gecenin gözünde... Sinsice uzaklaşan zaman, Islak yüzlü bir ana, Beli bükük bir baba bıraktı geride! ... Nereye koyacaktık onları? Bulunmalıydı bir çare... Bizimdiler, bizdendiler Candılar, canandılar... Çabuk unutmuştu küf tutmuş yüreklerimiz, Yıllarını çaldığımız, Özlemlerini susturduğumuz, Ve ezgilerini yavaşlattığımız Bu değerli varlıklarımızı... Gitmeliydiler bizden! ... Ama nereye? ... Yer bulundu, sorun çözüldü; Bir yatak, iki de iskemle, Sarı çiçekli kırık bir masa Ve sıvasız dört duvar! ... İşte yuvan; İşte HUZUR EVİn Anacığım-babacığım! ... Her boydan, her huydan arkadaş; Eğlen, keyfine bak, meraklanma bizden yana Geliriz arada, bayramda-seyranda, Öper elini, alırız duanı! ... Kırılmasın yüreğin... Bunlar çocuklarım, bu da alın yazım: Beş yıldır buradayım, huzur içinde ömrüm. Kimseye yok minnetim, düşe-kalka büyüyorum Sarıldıkça acılara gece-gündüz uyuyorum! ... Yalnızlıktır dostum! ...BEN onunla yaşıyorum... Boğazımda düğüm düğüm hıçkırık, Kulağımda yalnızlık sesi Düşmüyor dilimden hasretlik şarkısı... Elimde kırık bir saz, kaderime çalıyorum Çarptıkça kalbim şükredip ağlıyorum! ... Kadındı, eşti, anaydı Erkekti, kocaydı, babaydı Yüzünde nuru, gönlünde hüznüyle Dilsiz yalnızlığın bekçisi, Karanlığın güne açılan penceresiydi... Öyle uzak ki şimdi onlar için; Deniz, kum, Güneş, Çığlığını gizleyen derin dalgalar; Martı sesleri, kum taneleri, denizle sohbet... Öyle uzak ki; El öpmeler, bayram kutlamalar... Suskun artık hüzün yüklü o yürekler; Işığın aydınlattığı kadarını görebiliyor, Duymaları gerektiği kadarını duyabiliyorlar Ve kader deyip yanıyorlar... Canlarımız, analarımız-babalarımız; Ne kadar da küçülmüşüz, büyüdüğümüze inanırken Ve ne kadar da alçalmışız Sizi bizden ayırırken... Ki sen anacığım; dokuz ayını, Gecesini gündüzünü bana veren Tatlı dilli, güler yüzlü meleğim Sığdıramadım seni bir odaya, Sığdıramadım daralan yüreğime. Affet! ... Ve sen babacığım; yüreği sevgi dolu eşsiz insan Karınca misali çalışan, doyuran, her an yanımda olan Yazıklar olsun bana, bir yer bulamadım sana. Affet! ... Bırakın; Utanç yağsın bu bedeni taşıyan köhne yüreğime, Utanç yağsın gece yarısı sessizliğime Ve utanç yağsın büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi unutanlara... Her düşenin ardından, olur elbet bir düşen! ... UNUTMA! ... Dönmeyi bırakmaz dünya... Rukiye Çelik 15.12.2008 09:52:00 |
Utanç yağsın bu bedeni taşıyan köhne yüreğime,
Utanç yağsın gece yarısı sessizliğime
Ve utanç yağsın büyüğe saygıyı, küçüğe sevgiyi unutanlara...
Her düşenin ardından, olur elbet bir düşen! ...
UNUTMA! ...
Dönmeyi bırakmaz dünya...
Canım tekrar seni burada görmek ve tekrar şirilerin ile buluşmak sanki yüreğinin ucundan tutmak gibi geldi bana. Verdiğin ve hissettirdiğin tüm duygular için teşekkür ediyorum.
Yüreğinde ki sevgi ve umut her daim var olsun ve hiç bir zaman umutsuzluğu yaşamasın.
Şiirlerinde verdiğin mesajlar geröekten çok özel. Ders alması gerekenler umarım okuyup kendi paylarına düşeni alırlar.
Kalemini kutluyorum ve sevgilerimi gönderiyorum yüreğine.