Züleyhabaşkent’in yağmur eksik olmayan bir sokağında sığınmıştım gözlerine güldüğünde ürkek ceylanlar kadar hassastı kalbi ve avuçları ısırganotu sıkarcasına yumruydu kırılgan şarkılar çarptığında duyuşlarına bakışları buğulanırdı Züleyha’nın sözleri inceltirken koyu akşamları ışıl ışıl parlardı bütün yıldızlar bir öpüşü vardı ki sabahı güneşi terkederdi karanlıklar kırmızı ve nazenin bir gül’ün üstünü örttüğü yalnızlıklarda yağmur sonrası toprak kokardı bütün sokaklar hep bir gülme telaşı kaplardı kumral yüzümü esmer gözlerimin içini için için titrerken düşlerim yitirmezdi peynir ekmek yavanlığını kırmızı çizgili siyah bir gece elbisesi düşlerdi ve avuçlarına yakılacak kınayı yeşilken koklayacaktı bir sabah uyandığımda duydum ki üç günlük gazeteyle örtmüşler üstünü gördüm ki ilk defa yakışmamıştı Züleyha’nın gülen yüzüne sessizlik anladım ki sen olmadan aslında hiçbir şey yokmuş Züleyha |
öyle inceden vurdu ki şiir
öldüğümü bile anlamadım
sanki ben yatmıştım yerde üstümde bir gazete
bu kadar hissettirdiyseniz
sadece hakkını vermek gerek
bravo arkadaşım bravo!!!
sevgi ve saygılarımla..