1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
54
Okunma
Sade tahta… Boyasız, çivisiz, isimsiz,
Rengi yok, kokusu toprak ve eski ahşap.
Götürürler, omuzlarda değil,
Bir unutuşun soğuk sessizliğinde.
İçinde bir hayat, sığdırılmış,
Katlanmış, düzlenmiş, susturulmuş.
Ne çiçekler yağmur olur üstüne,
Ne de bir ağıt yankılanır kırık duvarlarda.
Yol kenarıdır belki varış yeri,
Bir tarla dönüşü, bir çorak tepe.
Toprak ana alır çıplak koynuna,
Hiç şikâyet etmeyen misafirini.
Ve yağmur yağar üstüne usulca,
Yıkar izleri, eritir hatıraları.
Giden, bırakmıştır ardında,
Sadece bu basit, bu çırılçıplak ahşabı.
Biz, uzaktan geçerken görüp,
Bir an durup düşünenler,
Biliriz; her çıplak tabut,
Bir eksik şiir, yarım kalmış bir şarkıdır.
Belki de en gerçek yüzüdür varmanın,
Süssüz, gösterişsiz, yalın.
Bir tahta sandık ki içinde,
Bütün bir âlem saklı…
5.0
100% (4)