9
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
85
Okunma
O garibanlığın tam ortasında
çıplak ayakla çamura basan,
çamurlu yollarda bir şeyler ararken
kendini bulan o çocuktu.
Elinde ne varsa
ne yoksa da,
kendi imkânlarıyla var eden…
Taştan duvarlar ören,
çamurdan evler yapan,
sıkıldıkça yıkan,
yenisini kuran.
Daha “ben” demeyi bilmeden
“biz” olmayı öğrenen,
yardımlaşmanın adını koymadan
kardeşliği yaşayan o çocuk.
Hem de yokluğun tam ortasında.
Ama işte…
Gözü kör olsun o yokluk…
Bir gün, hiç unutmam;
oynadığı top,
ilkbaharın coşkun sularına kapılıp giderken
peşinden koşan o çocuktu.
Küçük aklı ne bilsin ölümü?
Tek derdi topunu geri almaktı.
Suyun gürültüsüne karışan kalp atışları,
boğazına dolan korku,
ensede hissedilen ölüm…
Ama yine de vazgeçmeyen o çocuktu.
Bir top için
canını ortaya koyan,
hayatı dişleriyle tutan,
doya doya yaşayan…
Gene o çocuktu.
Şimdi çocuklar var…
Oyunları hazır,
düşleri paketli,
elleri temiz ama
yürekleri hiç kirlenmemiş.
Ana kuzusu çocuklar…
Ne o çocuğu anlarlar,
ne o yokluğu,
ne de o yüreğin
nasıl büyüdüğünü…
Ve ben bakıyorum onlara,
sonra dönüp içime…
Bir çocuk duruyor hâlâ orada;
çamurlu, yoksul ama dimdik.
O çocuk bendim.
Evet…
Tıpkı ben.
ALİ RIZA COŞKUN
5.0
100% (13)