5
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
81
Okunma

Yemin ettim, o yokluğa bile bir anlam yüklenecekti,
Bir harita çizecektim, adresi hep sana çıkan, yorucu.
Sanıyordum ki, acı çekmek bile, bir nevi kavuşmaktır,
Ve ben o çilenin, en sadık,
en son tanığı olacaktım.
Kendi kendimi, yalan bir umudun en ağır yükünü taşıyan,
Kendi elimle kurduğum bir inancın kölesi yapmıştım.
Bütün o günler, ruhumun en büyük yanılgısıydı,
Sadece bir boşluğun etrafına örülen koca bir duvar.
Ama birkaç gün önce bitti,
o koca yalanın hükmü,
Tüm o gereksiz ve anlamsız yükleri ruhumdan çekip çıkardım.
Ne bir iz bıraktım geriye, ne bir köprü, ne de bir dönüş yolu,
Sadece o sarsılmaz kararın, o temizliğin ağırlığı kaldı.
Geriye ne kaldıysa, hesap defterine bakmadan teslim ettim,
Bütün kederin izi silindi, bütün umudun sesi dindi.
Kendi toplamımı çıkardım,
Dünya artık çıplak ve sade bir yer,
Sıfırı bulmuş sanmıştım, bu büyük denklemin çözüldüğünü.
Oysa sen, o bütün matematiksel toplamın da ötesindeydin,
Benim basit hesaplarıma, benim kurduğum mantığa sığmazdın.
Sen, benden çıkan bir parça değil, bizzat ölçünün kendisiydin.
Şimdi ben, o ölçünün yokluğunda, her şeyi eksik gören biriyim.
Sen, kurduğum her şeyden, yarattığım her anlamdan daha fazlaydın.
Bu devasa eksiklikle yaşama yükümlülüğünü kabul ediyorum artık;
Bıraktığın boşluk,
Benim hayatımın bütün toplamından ağırdı;
Zira sen bende her şeyden bir fazlaydın.
Şimdi hangi sayıyı kendimle çarpsam, sonuç yine sen çıkıyorsun,
Bütün sağlamaları yapılmış bir yanlışın içinde, hapsolmuş gibiyim.
Oysa ben, tüm değişkenleri hayatımdan tek tek ayıklamıştım;
Sadeleşmiş, yalınlaşmış, kendime yetecek kadar azalmıştım.
Meğer sen, benim çarpanım değil, Gizli paydamın kendisiymişsin,
Seni böldüğüm her an,
Koca bir belirsizliğe yuvarlanıyormuşum.
Hafiflediğimi sandığım o an,
Aslında merkezimi kaybettiğim anmış,
Yerçekimsiz bir boşlukta, düşmenin huzurunu uçmak sanmışım.
Bir uçurumun kenarında, Adımlarımın sonuna geldiğimde anladım;
İnsan, kendi toplamından fazlasını kaybedince, geriye bir şey kalmazmış.
Sıfır bir son değilmiş, sıfır meğer senin başladığın o sınır çizgisiymiş;
Ben o çizgiyi geçince, evrenin geri kalanını anlamsızlığa terk etmişim.
Kabul ettim; bu devasa eksiklik benim yeni ve tek mülkiyetimdir,
Artık ne bir hesap tutarım,
Ne de yeni bir denklem kurarım adına.
Sen, bir rakam gibi silinip gitmedin, bir kanun gibi kazındın ruhuma;
Varlığın her şeyi var ediyordu, yokluğun ise var olanı hiçe sayıyor.
Ben artık o "bir fazla"nın gölgesinde, tamlanamaz bir yarımım;
Çünkü dünya seninle doluydu, şimdi ise sadece benden ibaret, her bir yanı yokuş,
Bütün birimlerin anlamını yitirdiği o kör noktada duruyorum şimdi,
Zamanı seninle ölçmeye alışmışım, artık her saniye birer kusur.
Kendi evrenimi senin yörüngene göre hizalamışım meğer;
Şimdi hangi yöne dönsem, pusulanın iğnesi kırık, yönler dilsiz.
Seni bir değişken sanıp parantez dışına atmaya kalkmıştım,
Oysa sen, bütün parantezlerin kapandığı o mutlak sonsuzlukmuşsun.
Geometri bozuldu, kalbim artık en düz çizgilere bile inanmıyor,
Aramızdaki o sonsuz mesafeyi,
Bir vedayla ölçebileceğimi sanmışım.
Bir noktadan diğerine giden en kısa yolun ayrılık olduğunu söylediler,
Oysa ben her adımda,
Senin merkezine daha çok dolanıyorum.
Eksilen sadece senin sesin değil, benim dünyayı algılama biçimim;
Sen gittin ve ben, bir bütünün içinde nasıl parça kalınır, onu unuttum.
Sonunda anladım;
Hayat, seninle benim aramdaki o aşılmaz farkmış,
Ben ne kadar eksilsem de,
Sen bende her zaman bir tam olarak kalacaksın.
Artık ne sıfırı arıyorum, ne de o eski, sahte bütünlüğü;
Bu muazzam boşluğun içinde, senin imzanla yaşamayı öğreniyorum.
Denklem kapandı, kalem kırıldı, sonuç zaten en baştan belliydi:
Ben neyi toplasam, neyi çıkarsam; her yolun sonunda yine "sen" çıkıyor..
Cemre Yaman
5.0
100% (6)