4
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
97
Okunma
Hû’ya Doğru
Bu sabah yine
Gökyüzünde kapkara bulutlar dolaşıyor,
Oradan oraya değil,
Aslında hep aynı yere varıyorlar:
takdire.
Benim gözlerim gibi…
Ağlamaya değil,
Arınmaya hazır.
Fırtına öncesi sessizlik
Bir cezbeye benziyor.
Bu sessizlik ilahidir;
Çünkü sözün bittiği yerde başlar Hak.
Gün, kendini değil
O’nu hatırlatıyor bana.
Bulutların ardında gizlenen nur
İnkâr edilmez.
Zira karanlık bile emirle gelir,
Emirle çekilir.
Sema’ya açılan ellerim
Bir şey istemiyor artık.
İstemek benliktir,
Benliğim eriyor Hû’da.
Yüreğim,
Ben demekten yorulmuş,
Sen demekten geçmiş,
Adını anmaya cesaret edemediği
Bir aşka teslim.
Aşk dediğim
Bir yüzün sureti değil,
Bir varlığın yokluğunda
Erime hâlidir.
Canımda kalan her sızı
Beni benden alan bir çağrıdır;
Çünkü Hak,
Kulunu en çok acının içinden büyütür.
Benliğim çözülüyor her secdede,
Adım siliniyor dualarımda.
Beni bana soran ne varsa susuyor.
Ne zaman içim daralsa
Bir isim düşüyor kalbime;
Dilimin bilmediğini ruhum tanıyor.
Göğsümde bir ağırlık değil bu,
Bir el var sanki…
Görünmeyen,
Ama her şeyi yerli yerine koyan.
Bazen secdeye varıyorum
Ben yere değil,
Yer bana yaklaşıyor.
Çünkü ilahi kudret
Kulun eğildiği yerde tecelli eder.
Anlıyorum:
Aşk bir kavuşma değilmiş,
O’nunla dolup
Kendinden taşma hâliymiş.
Şimdi ben
Bulutların dilini biliyorum.
Yağmur emirle iner, rahmetle dokunur.
Bu yüzden yüreğim
Yanarken bile sükûnet bulur.
Çünkü biliyorum:
Beni tutan bir kudret var
Benden içeri.
Ben artık kendime sığmıyorum.
Bildiğim tek şey:
Allah tektir.
Ben susarım…
Hû.
5.0
100% (5)