0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
18
Okunma

Ben doğarken eksiktim,
kimse fark etmedi.
Beşiğimden çok mezara yakındım,
nefesim bile borç gibiydi hayata.
Konuştum sandım,
meğer içimde çürüyormuş kelimeler.
Sesim vardı ama
dilime ulaşmadan intihar ediyordu.
İnsanların arasından geçtim,
hepsi duvardı.
Çarptım, kanadım,
kanım içime aktı
çünkü dışarı akarsa
“zayıf” derlerdi.
Geceleri uyumadım,
uyursam ben kaybolurdum.
Uyanık kaldım,
kendimi bekledim
ama gelen olmadı.
İçimde bir şey çürüdü,
adı umut değildi.
Daha kirli,
daha ağır bir şeydi:
yaşamaya mecbur olmak.
Ağlamadım.
Ağlamak lükstü.
Ben susarak kendimi parçaladım,
kimse elini kirletmesin diye.
Ve şimdi
ölmüyorum aslında,
yavaş yavaş
kendimi içimden söküyorum.
Kimse duymuyor,
kimse görmüyor.
Ve kimse fark etmiyor
içimdeki cesedin
hala yürüdüğünü.
Gülümsüyorum bazen,
insanlar rahatlasın diye.
Yüzüm bir maske,
altında çürüyen bir ben var
ve kokusu sadece bana siniyor.
Zaman geçmiyor,
üstümden akıyor.
Her saniye biraz daha
eksiliyorum kendimden.
Aynaya baktığımda
gözlerim benden özür diliyor.
Ben güçlü değilim,
sadece alışkınım acıya.
Canım yanıyor ama
artık sesi yok.
Sessizlik en derin yaradır,
kanamaz.
İçimde bir boşluk yok,
fazlalık var.
Söylenmemiş sözler,
yaşanmamış öfkeler,
boğazıma çöken
“keşke”ler.
Beni öldüren şey
bir an değil,
birikim.
Her gün biraz daha
susmam istendi,
ben de öldüm
ama kimseyi rahatsız etmedim.
Şimdi buradayım,
ne tamamen varım
ne tamamen yok.
Bir ara durak gibiyim,
yaşamla ölüm arasında
unutulmuş.
Ve hâlâ
bağırıyorum aslında.
Ama sesim yok artık,
sadece içimde yankı var.
İçime içime
çöken bir karanlıkla
kendimi diri diri
gömüyorum.
Kimse elimi tutmuyor,
çünkü uzatmadım.
Kimse kurtarmıyor,
çünkü yardım istemedim.
Ve ben
sessiz çığlıkla
ölmeye devam ediyorum.
Ama ben
içime içime
çığlıklarımı gömerek
bağırarak
parçalanarak
ölüyorum.
Sessizce.