1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
48
Okunma

Kaderin adı bazen yazgı değil, ertelenmiş bir çöküştür.
İnsan fark etmeden alışır; eksik yaşamaya, yarım kalmaya, susarak büyümeye.
Geriye dönüp bakınca anlaşılıyor ki en derin yaralar bağırmamış,
sessizce yerleşmiş insanın içine.
Yıllar geçti; geçmekle kalmadı, içimden söke söke aldı bazı ihtimalleri.
Gülmeyi öğrenmiş gibiydim ama neye güldüğümü bilmiyordum.
Her sevinç, ardında iz bırakan bir yanlış anlama gibiydi.
Çünkü içimdeki karanlık, ışığı bile yutacak kadar açtı.
Ağladım;
gidenler için değil yalnızca,
hiç gelmeyenler için daha çok.
Başlamamış hikâyelerin yasını tutmak
insanın kendine yaptığı en sessiz zulümdür.
Zaman, merhameti olmayan bir öğretmen gibi davrandı.
Dersi defalarca verdi ama not düşmedi.
Her sınavda aynı yerden yenildim;
çünkü soru hep hayattı,
cevap ise bende hiç tamamlanmadı.
Bazı geceler insan kendi adını bile yabancı bulur.
Aynaya bakarsın ve oradaki yüz
yaşadıklarının toplamı değil,
kaçtıklarının kanıtı olur.
İşte o an anlarsın;
insan en çok kendinden kaçınca yoruluyor.
İçimde büyüyen suskunluk,
bir kelimeye dönüşmediği için
daha da ağırlaştı.
Söylenmeyen her şey,
bir gün kalbin orta yerine düşüyor.
Kendime verdiğim sözleri hatırlıyorum;
çoğunu tutamadım,
bazılarını ise bilerek unuttum.
Çünkü umut da insanı yoruyor,
özellikle tutunacak yer kalmayınca.
Hayatın adaleti yoktu belki,
ama hesabı vardı.
Ödemesini hep içimden aldı.
Ne ses çıkardı,
ne iz bıraktı;
sadece içimi çökertti.
Ve anladım ki
insan kaderine küsmez aslında,
ona inanacak gücü kalmadığında çöker.
Yıllar bu yüzden ağlatır;
çünkü geri gelmezler
ve götürdüklerini açıklamazlar.
Geriye kalan tek şey,
yaşanmış gibi görünen
ama içten içe eksik kalmış
bir ömür duygusu olur.
5.0
100% (4)