4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
36
Okunma
Hani cıvıl cıvıl koşup oynardın bir zamanlar,
Güneş gibi doğardın, rüzgâr gibi savrulurdun…
Şimdi bir adım atmaya mecâlin yok,
Ey pis nefis… hani kral da sendin, padişah da?
Şimdi bak, gölgen bile senden kaçıyor.
Neydi o kibir, ney di o gösteriş, o çaka?
Hangi unvan sandın seni sonsuz kılacak?
Neymiş efendim… şakaymış şaka…
Bitmezdi ne dalgan ne hovardanlığın,
Ne alayın ne de hafife alışların…
Hey pis nefis, hani kral da sendin, padişah da…
Bir zamanlar öyle dik yürürdün ki,
Sanki yeryüzü senin eteklerinden tutup sürüklenecekti.
Put gibi katı, duvar gibi yüksek,
Kimseye eğilmez sanırdın kendini…
Ne oldu şimdi?
Bir ot gibi kaldın köşede, solgun ve güçsüz.
Nerde o mağrur bakışlar? Söyle, nerde?
Hey pis nefis, hani kral da sendin padişah da…
Küçümserdin çoğu şeyi,
Dudak bükmeye doyamazdın…
Seni sevenleri yordun, kırdın,
Dualarını bile görmezden geldin.
Şimdilerde kapıların önünde bekleyen sensin,
Gözün yollarda kalan sensin,
Bir tebessüme muhtaç olan yine sensin.
Hey pis nefis, hani kral da sendin padişah da…
“Hiç geçmez” dediğin yıllar da geçti,
Aynalarda eskidin, sesinde çınar yaprakları titredi…
En çok sevdiklerin yanından kaçtı,
Sen tutunmak için bir dal bile bulamaz oldun.
Yaz da bitti, bahar da söndü,
Leylek bile göçüp gitti senden önce.
Hey pis nefis… hani kral da sendin, padişah da?
Şimdi otur düşün:
Kral dediğin göçer, taht dediğin çürür,
Kibir dediğin bir nefeslik,
Sen dediğin bir anlık ömür…
Ne kaldı geriye?
Bir yorgun beden, bir pişman kalp,
Ve alnına yazılan o sessiz ders:
Hey pis nefis…
Asıl padişah, senden hesap soran Rab’dir.
ALİ RIZA COŞKUN
5.0
100% (6)