1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
66
Okunma
Gecenin en derin yerinde, saatler durmuş sanki,
İki damla yorgunluk, iki karanlık pencere.
Kirpikler ağır, ama ruh bir tüy kadar hafif,
Bir türlü inmez perde, bekleyişe inat.
Duvar saatinden gelen o yavaş tıkırtı,
Sanki zaman değil, kalbin ritmini sayar.
Hafızanın dehlizlerinden gelen eski bir kırıntı,
Her kapanma denememde uykuyu uzağa salar.
Ne bir fincan kahve, ne de yastığın yumuşaklığı,
Bu gözleri dinlendirmeye yetmiyor artık.
Işık sızar aradan, betonun soğuk ıslaklığı,
Zihnimde dans eden binlerce sinsi cınlamalar.
Gündüzün yükünü geceye taşıyan gözler,
Yarınlara dair binlerce cevap arar durur.
Kırmızı bir çizgi, yorgunluğun son sözler,
Sonsuz bir boşluğa, sessizce bakar durur.
Oysa ne güzel olurdu şimdi bir rüyaya dalmak,
Dünyayı kapatıp, başka bir âleme geçmek.
Ama uykusuz gözler, vazifeyi bırakmaz,
Sanki bu uyanıklık, ödenmesi gereken bir borç.
5.0
100% (2)