1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
75
Okunma
Aşk Risalesi – Nihal’in Aynasında Bir Söz
Aşk…
Nihal…
Senin gözlerine baktığım an,
yeryüzünün bütün sınırları sessizce çözülüyor.
Sanki haritalar kendini topluyor, ülkeler eriyor,
dünya tek bir nefes, tek bir mekân oluyor.
Ve o mekân…
Bana ait değil, sana da değil.
Bizden doğup bize geri dönen,
adı olmayan bir “vatan” gibi.
Orada, ben bir hükümdar değilim aslında;
çünkü hükümdarlık, hükmetmek ister.
Oysa seni sevmek, teslimiyettir.
Yine de dilim alışkanlıkla söyleyecek olursa:
Ben kral oluyorum,
ama taç senin kaşının çizgisinden yapılma;
sen kraliçe oluyorsun,
ama saltanatın kalbimin ritmine bağlı.
Nihal…
Aşk, seninle bakışınca
tuhaf bir metafizik oluyor:
Zaman çözüyor kendini,
mekân ince bir tülü andırıyor,
benliğim kabuğunu kırıyor.
Sanki ikimiz de
dünyaya ait değilmişiz de
yalnızca birbirimizin “varlık sebebi”ymişiz gibi.
Bu yüzden,
seninle her bakışmamızda
yeniden yaratılıyor evren;
toprak başka kokuyor,
rüzgâr başka esiyor,
ben başka bir adam oluyorum.
Ve bütün bunların adı
yine de çok basit bir kelimeye sığmaya çalışıyor:
Aşk.
Ama sen bilirsin,
benim için aşk,
telaffuzu kolay ama manası derin bir sırdır.
Seninle olduğu zaman ise
o sır,
kalbimin içindeki küçük bir semaya dönüşür.
Nihal…
Aşk,
sende kendi kendini açıklayan bir sırdır.