0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
31
Okunma
Nihâl-i Sır: Aşkın Metafizik Haritası
Yokluğun atlasını çizdim avuçlarıma,
Her kırışık bir yol: Keşke ile İyi ki arası.
Sen Nihâl’sin, adın bir şifreydi zaten,
Dilimde bir dua, tenimde bir yaban otu.
I
Kalbimde bir "Lâ"nın gölgesi uzuyor,
Nihâl! Sen "İlla"nın çatlattığı taş mısın?
Dokunmak; tutuşmak, kül olmak demekti,
Parmak uçlarımda yanık bir Kâbe haritası.
II
Sır perdesini araladın, gerçeği değil,
Bir mi’racın orta yerinde bıraktın beni.
Seninle aşk, suskun bir dağın dilini çözmekti,
Her öpüşte biraz daha yalnız kaldığımız.
III
Ten kitabında yazılıydı kaderimiz,
Sen okudun, ben harfleri yaladım dudaklarımla.
"Vuslat" denilen o imkânsız deniz,
İkimizin arasında çöl oldu birden.
IV
Mistik-mekân; yatağımızın battaniyesi,
Üstümüzde modernliğin soğuk yıldızları.
Senin tenin bir ayet, benim bakışım tefsir,
Aynı sayfada yan yana, ayrı dillerde.
V
Nihâl! Sen gittin, kaldı bende "Nihayetsiz",
Bir nehrin döngüsü, dönüp dolaşıp başladığı yere.
Aşkın matematiği: Sıfırı bölmek gibi,
Varım yokum sensizlik denkleminde.
VI
Gölgen kaldı bana, kendi ışığını götürdün,
Şimdi bedenim bir kandil, içinde senin yağın yanıyor.
"Keşke" bir sâki, "İyi ki" bir bâde,
Ben her ikisini de içtim, sarhoşum yol ortasında.
VII
Sana dokunduğum her an, Tanrı’ya küstüm biraz,
Çünkü sen O’ndan ayrı bir ilah gibiydin.
Şimdi ikiniz de uzaksınız,
Ben arafta, kendi secdemi arıyorum.