0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
42
Okunma
Bir Romanın En Sessiz Sayfasıydı…
“Güneş bile batarken seni izlemeye doyamamış…
Sen susmuşsun ama ışık seninle konuşuyor,
taş duvarlar bile hayranlıkla susmuş.”
Güneş, altın yaldızlı elleriyle
göğe son imzasını bırakırken,
sanki seni değil de
senin içindeki sükûneti seyrediyordu.
Zaman, taş duvarlara sinmişken
sen, zamansız bir zarafetin
tek cümlesi gibi duruyordun.
Siluetin, ışıktan dokunmuş bir yemin,
duruşunsa yüzyılların
dilini susarak anlatan şiiriydi.
Gözlerin uzaklara değil,
sanki içindeki bir sahraya bakıyordu.
Ve o bakışta,
özgürlüğün en ince ipliğiyle örülmüş
bir hüzün vardı —
güçlü ve kırılgan, bir arada.
Güneş seni uğurlarken,
veda etmeyi bilmez gibi
biraz daha seninle kalmak istedi.
Ve ışık, son defa
tenine düşerken,
dedi ki:
“Sen susuyorsun ama
ben seni dinliyorum…
Taş duvarlar bile hayran,
ben de…”