donmuş bir yüz
mevsim kıştı
buz gibiydi her yer, insanların bakışları dışında, pek de hayal edilebilecek bir şey, bir sıcaklık bulabilmek mümkün değildi, kocaman bir göl donmuş, suların altında yeni bir hayat belirmişti artık, donmuş bir yüz gibi, gölün etrafında dolaşırken, ne adım atmaya cesaretim vardı bir buz tabakasına, ne de ulaşmaya sana, sadece donmamak, üşümemek istiyordu bedenim, sıcak bir yerde kıvrılıp yattıkça, daha çok alıyordum yalnızlığın soğukluğunu, suların altında, yüzeyi donmuş olsa da hala hayat vardı biliyorum, gökyüzü mavi renk açılışını elbet yapacaktı her canlıya karşı, ve böylece, yaşam da son bulmuş olacaktı ya, gölün buz kaplı yüzeyinden de çıkılmış olacaktı, unutmamak gerek ki, mevsim kıştı ve hava şu günlerde gerçekten çok soğuktu.. daha sonra, bir ses duyuldu, kalın bir borudan geliyordu, insan üfleyişi değildi bu, zaman artık yeryüzünde herhangi bir zaman değildi, tüm bağlarımız kopmuş, dünya.. denilecek ülkenin üzerinde zavallı bedenlerimizle kalmıştık öylesine, bir yazı ile değil, insan nefesi olmayan bir üfleyiş ile, zamana meydan okuyan, sır dolu parmaklar, gökyüzü ardında dolaşıyor, herkesi korkutan, tüm göğü kaplayan, ışığın önüne geçen oyunlar yapıyordu; dağlar yerlerinden oynar gibiydi şimdi, her yürek bir yerlere saklanmak ister, kaçılacak pek bir yer de yok gibiydi, gölün altında, su buz gibi olsa da sessizlik ve hareketsizlik içinde olmayı pek çok benlik ne çok isterdi şimdi, yazık ki bu olamazdı, saklanmak imkansızdı, hasret olduğu bir çok yüreğin aslında kavuştuğu yerdi burası, son noktaydı ya, geriye dönüşün imkansız olması bile, bu bile, ne büyük korkular yüklemişti gönüllere, yeryüzü son bulurken, ne mutluydu hasta da olsalar uykuda olabilenlere, ne mutlu onlara ki, görmüyorlardı yeryüzünün açıldığını; ve görmüyorlardı da içinden nelerin çıktığını.. |