1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
112
Okunma
Sana söyleyemediğim ne çok şey var,
biriktikçe ağırlaşıyor kalbimde.
Her sabah uyandığımda adın yok dudaklarımda
ama içimde senin suskun bir gölgen var.
Bazen gülüşün geliyor aklıma,
sonra birden kayboluyorsun.
Gülüşünle doğup yokluğunla ölüyorum.
Öyle yarım kalıyor ki her şey,
sanki tamamlanmamış bir dua gibi.
Benim ellerim alışık ağır işe,
taş taşımaya, yük kaldırmaya.
Ama senin yokluğun kadar ağırını
hiçbir omuz çekmedi bacım.
Koca dağları kaldırırdım,
ama tek başıma sensizliğin yükünü taşıyamıyorum.
Biliyor musun,
geceleri uyuyamıyorum.
Sanki herkes uyumuş, dünya susmuş,
bir ben kalmışım karanlıkla boğuşan.
Telefon elimde, adını görmeden kapatamıyorum.
Ama biliyorum, senin için fark etmiyor,
benim varlığım ya da yokluğum.
Ben seni bir çocuğun en sevdiği oyuncağı saklaması gibi sakladım.
Kimse bilmesin, kimse dokunmasın istedim.
Ama sen, ellerinden kayıp giden su gibiydin.
Tuttukça kaydın, sustukça uzaklaştın.
Şimdi bana kalsa,
en çok sana kızmalıyım.
Ama kızamıyorum işte.
Çünkü sen benim en çok sevdiğim yanımdın.
Sen gidince ben de eksildim,
bir yanım öldü, diğer yanım yaşıyormuş gibi yaptı.
Ve şimdi biliyorum,
kimseye anlatamayacağım bir yangınsın sen.
Adını söylesem dilim yanar,
adını saklasam kalbim.
Bir çıkmazın içinde kaldım,
ama yine de senden çıkmak istemedim.
Ben seni,
gitmeyeceğin ihtimaliyle değil,
hiç dönmeyeceğini bile bile sevdim.
5.0
100% (1)