0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
157
Okunma
Pusulam olmuş kahverengi gözlerin, bana yön gösteren,
Surlarında ateşler yanan bir kaleyi anımsatan,
Karadan gemi yürütürcesine aştığım enginleri,
Rumkale hisli bir fatihim, gaye önümde sabırla durur.
Yolunu çizmiş yıldızlar semâya sessiz ve kadim,
Bakışın bir zaferdir, gecenin örtüsünü delercesine parlar.
Kalem değil kalp yazdı bu mektubu, elbet,
Tarihe sığmaz adın; taşlara, göklere, bulutlara düşer eser.
Dön bak: karşısındayım şimdi, dimdik, serhat,
Marazgirit’te Alpaslan’la aynı atın nefesiyle ilerlercesine.
Ay, Calut’ta Baybars’ın kalkanı gibi parlak ve ürkütücü,
Gözümde kanın var; yurdun tuhaf, kutsal sesiyle yankılanıyor.
Göğsümde sancak dalgalanır rüzgârla birlikte,
Adın yankılanır taştan ovaya, dağlara, kıyılara kadar.
Sevdan içimde ordu kurar, kılıç olur ahenkle,
Zaferim sensin; zaman bile eğilir sana, direnişim sensin.
Nazlı, düşlerimde şehirler kurdum,
Uzak köyler, limanlar, denizlerin üstüne yükselen kuleler.
Bu cihana sığmam; gönlüm geniş bir obadır,
Oğuz’un yüreğiyle dolar, taşar, büyür ve coşar içinde.
Adını kazıdım gök kubbeye, aya, buluta ve rüzgâra,
Her nefeste yeniden doğar bu destan, her satırda yankılanır.
Seninle büyür yiğitlik, sevda, iman ve inanç;
Bir millet gibi yaşarız — tek bir övünç, tek bir canla birleşiriz.
Belki yıkılırım, belki kırılır heykelim,
Küllerim rüzgârda uğuldayıp sonra ışığa, şafağa döner.
Ama tarih yazsın adımı altın harflerle,
“Nazlı Fatihi” diye anılsın, parlak, güçlü ve ebedî.
Taşlar şahit olsun; ne zorluk olursa olsun,
Irmaklar adını taşısın, rüzgâr ezgini söylesin,
Evlatlar miras alsın bu yiğit türküyü,
Sokaklar, hanlar, dağlar adını göğsünde taşır, her nefeste hatırlar.
Kapanışta gecenin yükü hafifler yavaşça,
Ölçüsüz bir umut doğar yârin küresinde,
Nazlı, senin için yazıldı bu destan;
Zaman elini öpsün, tarihin göğsünde kalsın hepinde,
Ve her dize bir nefes gibi yankılansın, sonsuza kadar.
5.0
100% (3)