2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
199
Okunma
Aşkı kim icat etti, kim yaktı bu yangını?
Kim öğretti kalbe acıyı, kim kurdu tuzağını?
Bir bakışla başlatıp bir veda ile bitiren,
Kim yaptı bu zulmü, kimdir bu kalpsiz tanrı?
Bir çift gözle başlar, bir çift yalanla biter,
Seviyorum derken içinden kin geçer.
Kim öğretti susmayı, özleyip de gitmeyi?
Sevmeyi değil de, terk edip ezmeyi?
Kim icat etti gece yarısı ağlamalarını?
Kim bıraktı yastıklara yalnızlık anılarını?
Bir dokunuşla umut, bir susuşla yıkım,
Bu nasıl bir oyunsa, seven hep yanan hıncın.
Yar deyince kanayan, bakınca içine çeken,
Seni senden alıp, sonra yokmuşsun gibi giden…
Kim yazdı bu kaderi, kim çizdi bu rotayı?
Sevenin cezası ne, susanın günahı?
Aşkı kim icat etti, yürek mi, kader mi, Tanrı mı?
Yoksa sadece canı yanan bir garibanın ahı mı?
Ne saadet verdi bana, ne huzur, ne de vefa…
Sadece bir şiir bıraktı, bir de boş bir sayfa…
Yüreğime kazınan o son bakış kimindi?
Gülüşleriyle kandırıp, gitmeleri kendindi...
Bir ömür hayal kurduk, bir veda sürdü saniye,
Aşk dedikleri şey bu muydu? Yara mıdır hediye?
Geldi de ne oldu, gitse ne fark ederdi,
Kalbim onunla yandı, yokluğu daha beterdi.
Seviyorum diyordu, gözleri yalan söylerken,
Meğer aşk, bir kefenmiş giyilirken sevilirken…
Kim öğretti sevdikçe kaybetmeyi insana?
Kim yazdı kader diye hasreti her sabaha?
Bir ben mi yanıldım, yoksa aşk mı yalancı?
Bir ben mi düştüm yere, yoksa sevda mı alçakçı?
Bir çift kelime yeter, “ben de seni...” deseydi,
Yıkılmazdı hayallerim, içim bu denli sönmeydi.
Şimdi ne umut kaldı, ne de bekleyen bir sabır,
Aşkı icat edenin, vicdanı varsa... yanar mı, sanır?
Bir resim kaldı elimde, bir de söylenmemişler,
Geceler şahidimdir, gözümdeki o seller…
Yokluğuna alışmak değil, hatıranla savaşmak zor,
Aşkı kim icat ettiyse, bu kalbi de o parçalamalıydı...
Aşkı kim icat ettiyse,
Oturup dinlesin şimdi yananın hikâyesini…
Bir ömür verdim, ellerimle gömdüm kendimi,
Bir “seviyorum” uğruna, harcadım benliğimi.
Ne dualar kabul oldu, ne gözyaşı dinledi,
Seven hep cezalıydı, giden hep affedildi.
Geceler şahidimdir, sustuğum her feryada,
Ben bile beni duymadım, adını içimden anarken aslında...
Söyleyin, sevmek suçsa, cezam niye bu kadar ağır?
Kendimi bile unuttum, onu unutmamak kadar.
Yar dedim, yâr olmadı; dost dedim, sır kalmadı,
Aşkı kim icat ettiyse, bu kalbi de o parçalamalıydı...
Bak, şimdi ne kaldı geriye?
Kırık bir ruh, susturulmuş bir şiir ve
Adı unutulmuş bir sevda...
O icat etti, ben tükendim.
Ve işte son satırım:
Bir daha kimseye “aşk” demem,
Çünkü ben o kelimeyi gömdüm.
Altına da yaz:
“Aşkı bulan değil,
İlk unutan kazanır.”
Aşkı kim icat ettiyse,
Önce kalbini söküp,
Bir başkasının avuçlarına bıraksın…
Ve o kalp, her gün biraz daha ezilsin,
Her gece biraz daha unutsun nefes almayı...
Öyle bir sevda versin ona,
Dokunamadan özletsin,
Konuşamadan sustursun…
Bir ismin arkasında kaybolsun,
Bir vedayla dünyası dursun.
Ben öyle sevdim…
Bir damla umutla,
Bir ömür yanarak...
Adını andıkça kabuk tutmayan bir yara gibi,
Sildikçe içime kazınan bir bela gibi…
Aşkı kim icat ettiyse,
Ona da nasip olsun her gece bir mezar taşına bakar gibi,
Sevdiğiyle aynı şehirde olup yok gibi yaşasın.
Aynı gökyüzüne bakıp,
Onu bir daha hiç göremeyeceğini bilsin…
Ve son sözüm:
Ben o aşkı kalbime gömdüm,
Mezar taşına da tek bir şey yazdım:
"Burada bir yürek yatıyor,
Sevmekten öldü… unutmaktan utandı."
🖋 Kalemimden değil, kalbimden döküldü bu şiir…
Okuyana dert, anlayana yara olur.
Ben yazmadım aslında… Yaşadım sadece.
Acıya susmuş bir yüreğin, aşkı sorgulayan son cümlesi…
Aşka değil, acıya yazılmış imzadır bu…
🖤🥀
İMZA:🖋 Eylül 🥀
5.0
100% (4)