0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
82
Okunma
Zamanın çözüldüğü, varlığın ‘an’da sonsuzlaştığı yer:
Bir takvim yırtılmadı,
Bir saat durmadı,
Bir güneş batmadı…
Ama zaman bitti.
Ve ben,
Ân’ın içine düştüm.
Burası ne sabah ne akşam,
Ne dün ne yarın.
Ne ilk adımın yankısı var
Ne son nefesin izi.
Sadece bir şey var:
Ne olduğunu bilmediğim bir "şimdi".
Zaman, burada çizgi değil,
Kendini yiyen bir daire.
Başladığı yere dönmeyen
Ama başladığı yeri yok eden
Bir sonsuzluk şeridi.
Ânzaman;
Bir saat değil
Bir şahitliktir.
Neye mi?
Bilinmeyene,
Bilinmeye çalışılana,
Bilinse bile anlatılamayana.
Zamanın içindeki ben,
Zamansızlığa düştüğümde fark ettim:
Geleceğe yürümüyor,
Geçmişten kaçmıyordum.
Sadece olduğum yer
Zamanın kendisiydi artık.
Yani ben,
Bir takvim değil,
Bir tanıklık oldum.
Her şey bir ân’dı:
İlk doğuşum
Ve ölümüm
Ve Allah’la karşılaşmam
Hepsi bir tek bakışın
Işıksız gözbebeğinde yaşandı.
O an’da
Ne sen vardın
Ne ben.
Ama “olmak” vardı.
Yalın, çıplak,
Ne dilde ne düşüncede gizlenmiş olmayan bir hakikat gibi.
Ânzaman
Ne saniye ile ölçülür
Ne sarkaçla tartılır.
O, kalbin
Bir defa Allah dediği
Ve sonsuzluğun
O tek kelimede durduğu
Bir secde ânıdır.
Ben artık geçmişe sığmıyorum.
Gelecek bana dar geliyor.
Bugün yok.
Dün çoktan sustu.
Yarın hiç gelmedi.
Sadece bir tek şey kaldı:
Bu an.
Bu ân,
Kâinatın göz kırpması kadar kısa
Ama içindeki mana
Ezel kadar derin.
O yüzden,
Ânzaman, bir zaman değildir.
Bir hâl,
Bir fark ediş,
Bir an’da sonsuzluğa temas ediştir.
Ben artık saat takmıyorum.
Takvim taşımıyorum.
Çünkü her nefesim
Zamanı kırıyor,
Ve ben
O kırığın içinden
Sonsuza bakıyorum.
Ânzaman:
Bir an’da başlayan kıyamet,
Ve bir an’da biten sonsuzluk.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ / LARDES SYMPRA
(10 TEMMUZ 2025)
5.0
100% (1)