0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
108
Okunma
Bir çığlık gibi çatladı yeryüzü,
Toprak utandı, gökyüzü döndü yüzünü.
Bir çocuğun gülüşü, bir kadının gözyaşı,
Hâlâ ellerinizde, hâlâ suskunluğunuzda.
Yaktığınız her köyün küllerinde bir dua kaldı,
Her mezar taşı bir suskun tanıktır size.
Ne unutur taş, ne affeder toprak;
Ne zaman örterseniz örtün,
Kanın rengi solmaz!
Siz mi kurdunuz bu sahte cennetleri,
Demir perdeler ardında kandırılmış zaferleri?
Bir elinizde bayrak, diğerinde kan,
Sanırsınız göremeyiz, sanırsınız unutur insan...
Unuturuz belki aç karınla geçen bir günü,
Bir yudum suya hasret kalmayı da unuturuz zamanla.
Ama unutamayız bir annenin gitmeden önceki son bakışını,
Ne de o küçük kardeşin “bırakma beni” diye tutunduğu eli…
Ve o babayı…
Sessizce yere çöken, gözleriyle “elimden bir şey gelmedi” diyen o babayı…
İşte onu asla silemeyiz içimizden.
Siz büyüttünüz kibirle kulelerinizi,
Biz büyüttük sabırla ve öfkeyle bekleyişimizi.
Zannettiniz ki, yaş döken göze dönüp bakmaz Yaradan,
Zannettiniz ki, mazlumun ahı kalır da sorulmaz ardından.
Ama her gecenin ardından bir sabah var,
Her duvarın ardında bir yankı…
Her susturulanın ardından bir şiir doğar
Ve şiirler bazen öyle dokunur ki...
Yakar, yıkar, yargılar!
ALLAH gelsin sizin hakkınızdan,
Ne mahkeme ister, ne cellat...
Sadece bir ’ol’ der,
Ve olan her şey başınıza yağar.
Şenol
5.0
100% (3)