6
Yorum
30
Beğeni
5,0
Puan
359
Okunma
Göçebe musallalara uzanıp,
Gömülecek kuru toprak bekliyorum.
Ağlarsam sel olur buralar demiştim...
Olsun,
"Yüzerim," demiştin.
Yüzdün...
Yüzümde gülümsediğim
Her vaktin derisini...
Sırtıma sapladın har alevlerde pişmiş
Izdırap hançerini.
"Avuç içlerime bıraktığın buzlar eriyip alevlendi,
Üç günlük ömrüm yine uzaklara ertelendi..."
Dudaklarının kıyısına yuvalanmış elvedaları,
Göz ucuyla gönderildiğim vebaları,
Alnıma yapıştırdığın aptal yazılı levhaları,
Yalandan söylenilen tüm merhabaları,
Üşengeç edilmiş aminsiz duaları
Biliyorum...
Korkma!
En fazla, önceden edilmiş sohbetlerde
Uğrarım aklının ücra dehlizlerine.
Belki,
Müsvedde kâğıtlarda adımı görürsün...
Korkma!
Elbet öleceğim.
O zaman sen de benim içimde ölürsün...
"Kimin boyadığını bilmediğin bir evde yaşamak,
Tırnaklarınla kazdığın mezarda benle yatmaktan
Evlâdır elbet..."
Delice merhabalara tanıdık bir elveda getirdin;
Üzümleri çalınmış bir bağ bozumu iliştirdin.
Islak duvarlarda falan filanlarla,
Son güne bırakılmış tövbeler misali,
Beni sevaplarla değiştirdin...
Yanaklarında gizlediğim sağanak sever bakışlarımı,
Alaca küheylanların terk ettiği yarınlarımı,
Sırf sen ol diye uyumadığım sabahlarımı,
Göğsümdeki ağrılarımı,
Hiçbir zaman uğramayacak umutlarımı
Alıp gidiyorum...
"Akşam kızıllanırken güne bakan saksılarına
Ektin beni...
Sen beni öldürdün ama
Ben affettim seni..."
İsmail Yılmaz
5.0
100% (9)