13
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
405
Okunma

Her gönlün sığındığı bir yurt vardır; kimisi neşeye, kimisi kedere kanat çırpar. “Âşiyân-ı Hüzün”, kalbin hüznü bir yuva bilip orada kök salışını, ayrılığı bir sır gibi bağrında taşıyışını anlatır. Bu şiir, dertle yoğrulan aşkın, sabırla içselleşen sükûtun ve vuslata doğru çekilen derûnî bir özlemin izlerini taşır. Her mısrası bir nefestir; her kelimesi ise sabrın ve teslimiyetin içe işleyen bir yankısıdır.
Bir sükût saklıdır gecenin eşiğinde,
Ne bir hece kalır ne de nida dilimde.
Ruhum, tenhâ bir derviş gibi bekler,
Âşiyan-ı Hûzûn’dur artık sığındığım yer.
Ey kalbim, dökül her zerresinde tevâzû,
Her hüzün bir rahmet, her gözyaşı duâdır.
Gönlümde yakutla işlenmiş bir sabır var,
Sırlı bir hicranla dokunmuş aşkın bağıdır.
Gör ki, her yel esintisi bir hatıradır,
İlâhî özlemin çağlayanıdır bu an.
Benlikten soyunmuş ne varsa içimde,
Seninle var olur, seninle yanar her yan.
Ne gam ki ömür, bir demlik rüyadır,
Hak aşkına düşen için dert bir devadır.
Âşiyan-ı Hûzûn, vuslata en yakın yer,
Ayrılıkta bile vuslat kokar her seher.
Zemherî gecelerde üşüyen dualarım,
Gözlerimde hicab, içimde yakarışım.
Ben ki yâr derim, Hakk’a yaslanır her sözüm,
Sana çıkan her yol, bendeki en derin izim.
5.0
100% (13)