8
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
430
Okunma

Şarkı Formu
A man with burned hands
Holding a child’s old toy
He stood like a shield
For a memory that war couldn’t destroy
How many times can a father burn?
That many times,
That deeply
Burned all the way into his heart.
There was a mother
I never knew her name
She died before she could say it
Wrapped in a blanket
But no baby inside
Her last words whispered pain:
“My breasts still hold milk,
But the children…
don’t get hungry anymore.”
I’m afraid to walk
in this city anymore.
Because each step I take
might crush the dream of a mother
Or a child’s grave beneath the floor.
Mama ,
Today, another child died.
I asked his name.
“My name was Yusuf,” he said.
Did you notice?
He used the past tense.
He had already given up
on everything.
I’m certain now,
The only sound left here
is the echo of silence.
It’s not the war
It’s the swallowing of words
that kills people.
I’m afraid to walk
in this city anymore.
Because each step I take
might crush the dream of a mother
Or a child’s grave beneath the floor.
An old man,
kneeling on the ground, praying.
But only the wind answers
blowing like a quiet lament.
Our eyes do not forget what they’ve seen.
But conscience tries to make us forget.
Because somewhere,
even words deserve to die.
And I wrote this
to bury them.
Perhaps in war,
it’s the voices
that die the most.
(Zaman Günümüz. Mekân: İsmi sansürlenmiş, çökmekte olan bir Orta Doğu şehri.)
“Kayıt butonuna basmak, bazen bir silahı ateşlemekten daha zalim olabilir.”
I. [Kamera Günlüğü: 3. Gün]
Kare 1:
Elleri yanmış bir adam,
Avucunda bir çocuğun patiği.
Siper etmiş kendisini ,
Evladından kalan tek hatıraya.
Kaç defa yanarsa bir baba,
O kadar çok ve derin yanmış.
Ciğerine kadar.
Kare 5:
Bir anne.
Adını soramadım, o da söylemeden öldü.
Göğsünde bastırdığı bir battaniyede kan vardı,
Ama bebek yoktu.
Son sözleri şuydu:
“Göğüslerimde hala süt var. Ama çocuklar aç değil artık.”
Kare 7:
Yakın plan: göz.
Bir çocuğun, çatlamış dudağından önce
Gözleri konuşur:
"Anladım ki burada hayat, önce gözden vazgeçer."
Kare 8:
Yaşlı bir adam,
Bilgece görünüşlüydü.
Mikrofonu uzattım.
“Bu şehir de yalnızca insanlar değil.
Zaman da öldü.
Söz de öldü.
Umudu gömecek kimse kalmadı..”
II. (GÖNDERİLMEYEN E-POSTA – “ANA”)
Konu: Gölgede Kalan Şehirden
Alıcı: Annem
Durum: Gönderilmedi
Anneciğim,
Bugün de bir çocuk öldü.
Adını sordum.
“İsmim Yusuf’tu,” dedi.
Dikkat ettin mi?
Geçmiş zaman kullandı.
“Yu-suf-tu”…
Ben burada savaş muhabiri değilim artık,
Ben burada ölen isimleri biriktiren bir mezar taşıyım.
Bu gün kameramda 67. ölüm…
Ama artık hangi görüntü gerçekten kan içeriyor,
Hangisi sadece gölgelerin oyunu,
Ayırt edemiyorum.
Biliyor musun,
Bugün ilk kez,
Kameramı yere bırakmak istedim.
Çünkü artık bu kadrajda
Kurtarılacak tek bir umut bile yok.
III. [İÇ MONOLOG – ÇOCUKLA RÖPORTAJ]
Adı Yusuf’tu.
12 yaşında.
Mülteci kampında büyümüş.
İlk oyuncağı, patlamamış bir mühimmat.
İlk kelimesi: “kaç.”
Dedim ki ona,
“Hayalin ne?”
Biraz düşündü.
Sonra yere bir şey çizdi parmağıyla.
Bir ev.
Üstünde dumanlar.
“İçinde annem var, ama o gerçek değil,” dedi.
“Benim hayalim, olmayan bir şeyi hatırlamak.”
Ve ben,
Sadece ağladım.
Kamerayı açık unuttum.
Ses kaydında sadece
Çocuk sesine karışan bir adamın ağlaması vardı.
IV. [Kamera Günlüğü: 7. Gün]
Kare 9:
“...Anladım ki, burada konuşan tek ses, suskunluğun yankısı.
Savaş değil; yutkunmak öldürüyor insanları.”
Bir çocuğun nefesi, boğazında takılı.
“Anne,” diyor, “biz nereye gidiyoruz?”
Cevap yok.
Sadece uzaklarda patlayan top sesleri.
Ve o nefes, bir bomba gibi yıkılıyor yüreğime.
Kare 13:
Bir kadın, elinde kırık bir oyuncak bebek.
Sözleri kırıksa da:
“Bu bebek, kızımı hayal ettiğim tek şey”
Sonra gözlerini kapatıyor.
Küçük bir fısıltı:
“Korkma kızım ben de geleceğim.”
Kare 17 :
Yaşlı bir adam, yere diz çökmüş, dua ediyor.
“Tanrım, eğer duyuyorsan,
bu şehirde kalan herkesin sesi ol.”
Ama sadece rüzgâr cevap veriyor.
Ve rüzgâr, sessiz bir ağıt gibi esiyor.
V. [GÜNLÜK – 5. GÜN]
Ben artık bu şehirde yürümekten korkuyorum.
Çünkü adımlarım,
Bir annenin hayaline basıyor olabilir.
Ya da bir çocuğun toprağa gizlediği kardeşine.
Her taşın altında bir dua çürüyor.
Ve ben, bu çürüyen duaları filme alıyorum.
Habercilik adına.
Ama geceleri…
Kendimi gömüyorum.
VI. [SON NOT – EL YAZISIYLA BULUNMUŞ BİR DEFTERDEN]
“Gözlerimiz, gördüğü şeyleri unutmaz.
Ama vicdan, unutturma üzerine inşa edilir.”
Eğer bu defter bir gün bir gazetecinin eline geçerse,
Bilsin ki:
Ben haber yapmadım,
Sadece sustum.
Çünkü bir yerde,
Kelimeler bile ölmeyi hak eder.
Ve ben, onları gömmek için geldim bu şehre.
Kameram, en son kaydı silerken durdu:
Çocuklar koşuyor gibiydi…
Ama ses yoktu.
Belki de bu şehirde
En çok sesler öldü.
DUVARA YAZILI BİR NOT:
"Bize ateş açmadılarsa biz nasıl yandık?"
bir duvar yazısından, bilinmeyen bir şehirde.
5.0
100% (14)