0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
318
Okunma

Gece, sessizliğin içinde kaybolmuştu. Sahilde yalnız yürüyen adam, dalgaların usulca kıyıya vurmasını izliyordu. Ayın solgun ışığı, denizin yüzeyinde titreyen yakamozları yansıtıyordu. Adımlarını ağırlaştıran düşünceler vardı—anılar, özlemler, belki de hiç gerçekleşmeyecek umutlar...
Bir anda, suyun içinde parlayan ışık huzmeleri ona doğru yöneldi. Sanki yakamoz, onun yalnızlığını fark etmişti. Adam, hafifçe gülümsedi ve elini kaldırıp selam verdi. "Ağlar mısın benimle?" diye fısıldadı denize.
Deniz cevap vermedi, ama bir dalga yükselip yüzüne sıçradığında, gözlerinden süzülen yaşlarla birleşti. Sessiz bir dostluk kurulmuştu—yakamoz ona eşlik ediyor, deniz onun gözyaşlarını saklıyordu. Belki de gerçekten ağlıyordu onunla.
O gece, sahilde kimse yoktu. Ama adam biliyordu ki, bazı yalnızlıklar sadece rüzgâra değil, denizin ışığına da anlatılabilirdi.
Yalnız dolaşıyorken sahilde,
Fark ettim ki yakamoz peşimde.
Dönüp de selam verdim elimle,
Dedim ki: "Ağlar mısın benimle?"
Mehtaba daldım, baktım sevgiyle,
Dedim: "Sen de uzaksın denizle."
Bir dalga sıçrayınca yüzüme,
Karıştı gözyaşımla sessizce.
Yakamoz, gözyaşımı silsene,
Her gece bu sahile gelsene.
Kimseler derman olmaz derdine,
Ağlarım ben senin de yerine.