Ezelinden çilekeş, derde düçar doğmuşum
Toprak su ve kandanım, var içinde varım ben
On sekiz bin âlemde, ha var -ha da yoğmuşum
Nokta bile değilim, sır içinde sırım ben.

Üstün varlık olarak, insanlıkla kaplandık
Âdem ile Havva’dan, yeryüzüne saplandık
Muhabbet meclisinde cem olarak toplandık
Âşıklığın özeti, yâr, içinde yârim ben.

Yaradan’ın ismini, zikirlerle anarız
Dikenine katlanır, gül dalına konarız
Kör bir aşkın uğrunda, cayır -cayır yanarız
Özünde hiç sönmeyen, nar içinde narım ben.

Ahsene takvîm üzre, en güzelin cismiyiz
İyi ya da kötünün, insan denen ismiyiz
Cennetlik manzarada, her bir rengin resmiyiz
Ağrı’da erimeyen, kar içinde karım ben.

Gerçek dostun elinden, zehir olsa yutarız
Yeter ki doğru olsun, yolu yola çatarız
Sevdiğini kıskanır, el üstünde tutarız
Utanmanın timsali, ar içinde arım ben.

Peygamber’in şahsında, ahlâkın beşiğiyiz
Davut –İsa –Musa’yla, Muhammed aşığıyız
Çevresi tavaf kokan, Kâbe’nin eşiğiyiz
Kudüs’te Arafat’ta, tur içinde turum ben.

Necati’im hem Müslüman, hem de Türk’ün hasıyım
Savaşlarda can veren, şehitlerin yasıyım
Ne Mutlu Türk’üm diyen Atatürk’ün sesiyim
Ulubatlı Hasan’la, sur içinde surum ben.
On bin yıllık bedende, zor içinde zorum ben.

Necati OCAKCI