1
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
239
Okunma
sen bakma benim her halayın başında
ipek mendil gibi çırpındığıma
vara yoğa serkeş kahkahalar atıp
şen şakrak çınladığıma
o kara kıtadan
Afrika’dan öğrendim ben
açlıktan kırılırken
böyle pırıl pırıl gülmeyi
adın ıslatınca başka dudakları
ne kıyametler koptu göğsümün çeperinde
ne depremler geçti içimden
yıkılmadım
yıkılıp ta börtü böceği kendime güldürüp
düşmanımı sevindirmedim
o mağrur ağaçlardan öğrendim ben
böyle ayakta ölmeyi
sen sürgünlerimde
haritalardan yer beğenim de kendime
geçemedim o kağıt kesiği sevdandan
kapıları çarpa çarpa gidemedim senden
gölgenin düştüğü yeri bile evim yurdum bildim
eli kınalı
burnu hızmalı
o esmer kadınlardan öğrendim
böyle kurşun gibi sevmeyi
ateş böcekleri gibi ateşin kalbinden geçtim de
kül olmadan
su içirmedim sen yangınlarıma
nice aşüfte kahkahayı duydum da
duymazdan geldim
yüzünü hep güneşe dönen
o sarışın günebakanlardan öğrendim ben
böyle yönümü sana dönmeyi
sen bakma benim sokaklarda saç sakal gezip
kendi kendimle konuştuğuma
gecenin bir yarısı üstüm de pijamayla
ağaçlara şiirler okuyup
sokak köpekleriyle sohbet ettiğime
aldırma bu uçuk kaçık hallerime
akla zarar sevdan öğretti
böyle milim milim delirmeyi