Sevdan çöktü yüreğime
Yokluğun bıçak sırtı gibi dolaşıyor içimde...
Dayanamıyorum, dayanamıyorum yokluğuna, Seni sensiz yaşamaya... Dermanım kalmadı mesafeleri ölçmeye, sana gelmeye… Sevdan çöktü, sevdan çöktü beden yorgunluğuna. Çoban ateşini yaktın yüreğimin üstüne… Seni aramak için sokağa düştüğümde, Kayıp bir adresin önünde duruyorum. Sen yoksun caney, sen yoksun... Kor ateşler kalıyor kalbimde. Bedenim dipsiz kuyuların dibinde. Sıcaklığın yok titrek ellerimde. Ellerim cebimde… Damlalar deryaya dönüşüyor içimde İçimdeki varlığına üşüyor bedenim. Üşüyorum can; sırılsıklam kaldığım teninde. Yeni bir şehir inşa edeceğim! Adı; “Uzağın yakını” olan… Sevdası derya gibi çoğalan, Sokaklarında koşuşturan, mavi gökyüzüne, Uçurtma bırakan çocukları olan, Adresi belli, Aşka gebe sokakları mahya ışıklarıyla süslenmiş, Mimarı sen olan şehrim… Şehrimin sensiz kalması ne kötü şey caney… Tüm kuşlar göç etmiş diyarından. Rüzgâr tersten mi esiyor ne? Nefes almak neden bu kadar zor? Bulunduğun yerde gündüzler gece oldu mu? Kalbim seni sorarken, sen yerimi buldun mu? Bulutlara yatak serip hiç uyudun mu? Bana soru sorma demiştin. Çok soru sordum biliyorum. Ve bende yavaş, yavaş sessizliğe gömülüyorum. Susuyorum Caney… Suskunluğum ne kadar haykırabilirse, Ben o kadar çok sessiz çığlık atabilirim sensizliğe. Ve biliyor musun? Şair büyük konuşmuş; “ben senin için ölürüm demiş”… Ölmek çok mu zor sanki? Hem kim ölmüyor ki..? Oysa ben senin için yaşamayı göze almışım. Oysa ben senin için yaşıyorum Caney… Mesafelerin uzaklığına ölürcesine, Ben sana yaşıyorum… Ben, yanık sesinde can buluyorum. Gözlerine bakmadan, ellerini tutmadan, Teninin sıcaklığına, akıyorum… Yüreğime akan sevdanın ıslaklığını kuruluyorum. Masum bir sevdanın ardında dudak bükerek, Yaşamın şakağıma dayadığı yalnızlığımda, Uzaktaki varlığını rehin bırakıyorum… Bir kurşun misali can alır sensizlik. Söyle bana canêy; bu kaçıncı kurşundur yokluğunla cana değen? Bu kaçıncıdır, sensizlikle benliğimi ıslah eden? Bu bedeni varlığınla bezeyen, benliğimi sen eden? Ah caney ah! Bilirim yine soru yağmuruna tuttun beni sevdam, diyeceksin! Ama ben cevap beklemiyorum ki… Ben sadece, bendeki sana tebessüm ediyorum. Bazen de el ele dolaşan çiftlere takılıyor gözlerim. Sanki o an sen geliyorsun, Ve bak yanındayım, hasret bitti diyerek ellerimden tutuyorsun. Ellerime bakıyorum, avuçlarımın için sırılsıklam. Gözlerim yine dolar… Ben zamanın geçmesini beklemiyorum. Ben dalgaların kıyıya vurduğu, Göçmen kuşların yuvaya döndüğü, Yağmurların gökyüzünden indiği, Güneşin doğduğu, Toprak ananın yandığı, Mehtabın kucak açtığı ve aldığım her nefes gibi, Bir çocuğun anne kucağını özler gibi, Seni özlüyor ve bekliyorum… Ha unutmadan, seni, seni çok seviyorum… Seviyorum, seviyorum seni caney… Sevgi sözcüklerini fısıldarken kulağıma, Şımarık bir çocuk gibi koş gel yanıma... Gündüzleri yokluğunda hayat bayat giderken, Gece yarısı telefonun çalmasını beklerken, Nihayet telefon çalarken, Kana kana su içer gibi, Özledim, özledim seni derken, Gece sabahı giyinir… Yorgunluğun sevdamızın üstüne gözlerini yumarken, Ben sessizliğinle hâlâ konuşmaya devam ediyordum. Aynılaşan gecelerin ve değişmeyen gündüzlerin, Hesaplaşmasında sorguladım kendimi… Ben neredeyim, sen neredesin sevgili? Hangi gizli gizin içindesin? Neden yokluğunla bendesin? Her sorguda neden cevapsızsın? Soru işaretleri oluşur kafamın içinde, Yüreğimdeki sevdam kadar asilsin. Yırtılırcasına çığlık olur duvarlar üstüme… Sen cehennein cenetisin, sakın küsme. Kaderimle barış elçimsin. Bırakıpta, sakın gitme… Hani sabır diyorsun ya, İşte bendeki o sabırsın… Sabrıma selam olsun. Yarınlar, sevdalar bizim olsun… Hasretimin içinde “Seni seviyorum caney”… Can, can, candasın ey caney… Yine kirpiklerimin ucunda duruyorsun Biraz yorgun, biraz durgunsun. Gökteki bulutlar gibi, göz pınarlarımdan akıyorsun. Masum çocuğumsun… Yine ağlıyorsun. Beni benden alıyorsun. Kahpe ayrılığı kurşunluyorsun. Gökkuşağı rengine benzer gözlerine sar beni… Ey hasret kaldığım, beni de al yanına ne duruyorsun? Sensiz geçen zamanı kurşunlarken, Beni senin hasretinden ararken, Bir mechule doğru yol alırken, Yüreğine değiyor yüreğim… Toprak ananın rahmine düşer gibi, Yüreğine düşüyorum. Bugün Pazar sevgilim… Gel kapımı çal benim. Yalnızlığa boyun büken güller açsın. Etrafa mutlulukla, kahkahayla çocuklar neşe saçsın. Bizi ayrı koyan zaman, zaman utansın. Ve hiçbir yürek sana yandığım gibi yanmasın. İsterse tüm dünya aşka gebe kalsın, Deniz yıldızları ikimizi inci kabuğunda saklasın. Saklasın ki, hiç kimse bizi ayırmasın... Tarih: 08.07.2012 |