acının közüne bulanan vedamerhaba nermin merhaba yüzü mahallemizin arka sokaklarında oyun oynadığımız çocukluğum belediyenin suyunu kestiği şu kurumuş çeşmeden evlerimize su taşırdık un, yağ, tüp, kuyruğuna girer, hayat baskısında ezilen onurlu çalışkan insanların çocuklarıydık okul sırasında çektiğin kopya yönetim kurulundan aldığın cezayı bana hediye etmişti hani en iyi arkadaşın *kürk mantolu madonna bizim aile kasabı faruk abinin kızı mıydı? utanarak bakardı herkese sen teselli etmiştin yoksul mahallemizin havalı kızı çiçek basmalı elbiseni giyince bahar ışıltısı saçların savrulunca hiç kimse eline su dökemezdi yalan söylemiyorum kahırlı dünyamın kenar süsü ne güzel içiyordun rakı, kavun, peynir bildiğin yoldan şaşma doğruluktan yana ol derdin yaşam dişlerimizi kıran tatlı, sert bir meyvaydı tüm değerler yok edildi herşey eskilerde kalmış harabeye dönmüş insanlık kalbine pusu kuran sinsi bir titreme hayatla hesabını kapatıp öbür tarafa neden taşındın bu ölüm sana hiç yakışmadı ah be nermin sokağımıza bıraktığın sessizlik taşı, toprağı altın şehrin yüreğinde yankılanıyor fenerin her maçına millete azmı ziyafet çektik fenerbahçe mi kahır bahçe mi, anlayamadım deyişin var ya?! eski bizi özlüyorum hani çatılarda rüzgara direnen tüplü televizyon antenlerini çevirirdik sürgün bir nehir sesimizle eylülde söylediğimiz acının közüne bulanan veda gidişinle gelincik kırmızısı bir şarkı sızar üstüm, başımdan gitmeyen kokun tüm benliğime ohal ilan etti yaşamın inişli, çıkışlı yollarının çemberinde savruldum kaç gecenin içinden geçtim sabaha ulaşmak için müşahede altında tutulan yaralı günlerim günler mi kısaldı yoksa gençliğimizin ışıklarımı sönen birlikte büyüdüğümüz kocamustafapaşa sokaklarında yaşadığımız güzellikler beynimin perdesine yansıyor elbette rastlantı değildir sararan yaşantımız solan bir yaprağa benzemesi senden arta kalan bir hüzün olsada hala gözlerimin aynasında derin karanlık kenarına bıraktığın gülümsemenden süzülen ışığı işgal etmek istesem beni kendine çekiyor söyleyişilerimizin ormanı hazan sarısı bir sessizlikte gözü dönmüş bir namlu gibi fırtına patladı şimşek ışıkları tabutun üstündeki gelinliğini aydınlatıyor ben, sana toz konduramazken üstüne toprak attım ölümün kıyısında olsam sanma ki seni unutacağım sanma ki bendeki varlığın eskiyecek ah benim ahiretliğim / çocukluğum damar Orhan özgül |