Ben Kanarım, Bilmezsiniz
Ben kanarım, bilmezsiniz... fakat bu kanma suya değildir.
Peygamberin, emanetini taşıdığı gibi vahye kanarım. Bazen de sözlerinize kanarım çaresiz; Ama siz, kanatırsınız kandığım yerden. Niçin böyle yakıp yıktığımı soruyorsunuz ya... Neden bu kadar öfkeli bu kalbim, merakta mısınız? İçimdeki yükün ağırlığını anlar gibisiniz de, Sahiden farkında mısınız? Ben kanarım, bilmezsiniz... fakat bu kanma suya değildir. Sözlerinize kanarım; Kanatırsınız kandığım yerden. Öfkeli kalbimi elinize alıp sarmaz mısınız? Sarılırsa belki kanayan yerlerim, Kapanır bu yaralar, ağır ağır... Bir sabah doğar içime güneş, en sessiz haliyle. Belki o zaman, dağılır öfkem rüzgârla birlikte. İyileşmek... Bir ihtimal, ama uzak değil. Bir damla merhametle başlar belki, Bir çift sıcak sözle, Ya da sadece, sessizce anlaşıldığımı hissetmekle. Kim bilir... Kalbim avucunuzda bir tohum şimdi, Sevilse yeşermez mi? Ve kırık dallarından ömrümün, çiçekler açmaz mı, yeniden? Zeynep Zuhal Kılınç |