İnsanın Karanlık Yüzü: Utanç, Hayal Kırıklığı ve Göz Ardı Edilen Gerçekler(2)
Son zamanlarda çevreme baktığımda, insanlığın karanlık yüzüyle daha sık karşılaşıyorum. Hayal kırıklıkları, vicdansızlık ve göz ardı edilen masum hayatlar… Ne yazık ki bu görüntüler artık o kadar yaygın ki, içimde derin bir utanç ve acı hissetmeme neden oluyor. Bir aile danışmanı olarak, insanların içsel mücadelelerine şahit olurken bazen dünya adına umutsuzluğa kapıldığım anlar oluyor. Ancak, tüm bu karanlık gerçeklerin arasında hâlâ bir şeylerin değişebileceğine inanıyorum. Çünkü umudumuzu yitirdiğimiz an, insanlığımızı da kaybederiz.
Geçtiğimiz gün sosyal medyada izlediğim bir video beni derinden sarstı. Bir grup genç, yaşlı bir adamla acımasızca alay ediyordu. Adamın gözlerindeki utanç ve çaresizlik kalbime dokundu. Bu, sadece bir video olabilir; ama o yaşlı adamın yaşadığı, gerçek bir travmaydı. O an kendime "Bu noktaya nasıl geldik?" diye sordum. Nasıl oldu da bu kadar duyarsız hale geldik? Bu soruyu hepimizin kendine sorması gerektiğini düşünüyorum. Toplum olarak vicdanımızı kaybetmemek için birbirimize karşı daha duyarlı olmayı öğrenmeliyiz. Etrafımızda yaşananlara kayıtsız kalmak, aslında bir nevi suç ortaklığına dönüşüyor. Her birimiz, gördüğümüz haksızlıklara karşı tepki vermek ve harekete geçmek zorundayız. Sessiz kalmak, acının ve kötülüğün yayılmasına izin vermek demektir. Geçmişte yaşadığım bir olay da bu duyarsızlık hissini pekiştirdi. Bir arkadaşımın evindeydim ve televizyonlarda sığınmacılarla ilgili bir haber geçiyordu. Arkadaşım, bu insanların yaşadığı trajediyi küçümseyen bir yorum yaptı. O an içimde büyük bir öfke ve hayal kırıklığı hissettim. Empati kurmanın, kendimizi başkalarının yerine koymanın ne kadar önemli olduğunu o an bir kez daha fark ettim. İnsanlık, başkalarının acılarına kayıtsız kaldığında en büyük sınavını kaybeder. Bu duyarsızlığın en acımasız örneklerinden biri de çocuk cinayetleri ve organ mafyalarının varlığı. Her gün bir çocuğun hayatının elinden alındığını duymak, insanın dayanamayacağı bir acıya dönüşüyor. Organ mafyaları, masum çocukları hedef alıyor ve yalnızca maddi çıkar uğruna vicdanlarını kaybetmiş insanlar, çocukların hayatlarını karartıyor. Bu korkunç gerçek, insanlığın karanlık yüzünü temsil ediyor. Masumların hayatlarına mal olan bu düzen, karşı durmamız gereken bir gerçeklik. Bir başka trajedi de yoğun bakımdaki bebeklerin hayatlarını kaybetmelerine neden olan "Yenidoğan Çetesi" hakkında öğrendiklerim oldu. Maddi çıkar uğruna, hayatta kalma şansı olan bebeklerin gereksiz yere yoğun bakımda tutulması ve sonunda hayatlarını kaybetmeleri, insanlığın ne kadar acımasız bir yolda ilerlediğini gösteriyor. Bu bebeklerin, sırf para kazanmak uğruna yaşam haklarının ellerinden alınması tarifsiz bir utanç. Bu karanlık gerçeklerle yüzleşirken, bizler bu olaylara karşı sessiz kalmamalıyız. Hepimiz küçük adımlar atarak bile büyük değişimlere yol açabiliriz. Bir çocuğun hayatını kurtarmak için gönüllü olmak, çevremizdeki duyarsızlıklara karşı bir duruş sergilemek, toplumsal vicdanımızı yeniden inşa etmemizin yollarından sadece birkaçıdır. Bazen pencereden dışarıya baktığımda, sokakta oynayan çocukları izliyorum. Onların neşesi, masumiyeti içimi ısıtıyor ama ardından bir kaygı beliriyor içimde. Bu karanlık dünyada büyüyecek olan bu çocuklar, nasıl bir gelecek ile karşılaşacak? Onları nasıl bir dünya bekliyor? Bu sorular beni düşündürüyor ve içimde derin bir acı bırakıyor. Ancak, bir şeylerin değişmesini istiyorsak, önce bizler harekete geçmeliyiz. Daha vicdanlı, daha duyarlı bireyler yetiştirmek zorundayız. Dünya bazen karanlık olabilir, ama bizler bu karanlığın içinde ışığı bulup büyütebiliriz. Merhamet, saygı ve anlayışla hareket etmek, yalnızca başkalarına değil, kendimize de şifa getirir. Kapatılan hastanelerde tedavi bekleyen insanlara, şiddete maruz kalan kadınlara, geleceği çalınan çocuklara duyarsız kalmak yerine, onlara elimizi uzatmak zorundayız. Vicdanımızı canlı tutarak etrafımızdaki insanlara da ilham verebiliriz. Unutmayalım ki gerçek değişim, hepimizin küçük adımlarla başlattığı büyük bir hareketten doğar. Bizler, insanlığımızı unutmadan ve iyiliği elden bırakmadan bu karanlığa karşı durabiliriz. Çünkü asıl mesele karanlığa boyun eğmek değil, ona karşı durmaktır. Sevgi ve umutla, Selda İyiekmekci (Erdoğan) |
Kötülüklerden uzak bir dünya hep özlemim olmuştur.
Romanlar, filmler ve dizilerde hep kötüler de yer alır.
Onlar olan bir dünyanın gerçeklerini yansıtır.
Ben ise öykü çalışmalarımda özlediğim dünyayı konu alırım.
Kötüler olmaz.
Dertler, hastalıklar, yoksulluk v.s. tabi ki olur.
Ama insanlar hep birbirlerine sevgi ve saygı duyar.
Benim özlediğim dünyada...
Sevgiler kızım.