SON GÜN
TOPRAĞA KAPANIP, SAATLERCE AĞLAMAK İSTİYORUM BEN!
Başıma her ’kötü bir şey’ geldiğinde bundan daha beteri ne olabilir ki derdim kendi kendime... Fakat her defasında hayat beterin bir daha beteri vardır diye göstermekten geri kalmadı bana... -Artık demiyorum öyle! ... Öyle zamanlarımda kendimi rahatlatmak için önce karşıyı suçlardım. Sonra tüm sorumluluğu kendim alır, kendimi yer bitirirdim! Çünkü akıl bir süre sonra kendi varlığını korumak için acıyı ötelemeye çalışıyormuş... Öyle diyor uzmanlar... Ancak derinlerde bir yerlerde biliyorsunuz anlıyorsunuz ki, her şey tamamen bizim suçumuz olmasa da bizimle alakalı. Eğer ben değişmezsem, biz değişmezsek, düşünme ve davranış biçimimizi değiştirmezsek hiçbir şey ne dua, ne de kendiliğinden değişmeyecekmiş. Çünkü aklını kullanmayana ve ahlakı zayıf olana Tanrı da yardım etmezmiş. Bunu gerek ben, gerek çevremdekiler çok acı tecrübelerle ezber ettik. Şimdi herkes en azından bir dakikalığına külahını önüne indirsin, bayraklar yarıya çekilsin, kayıplarımıza saygı ve özür duruşunda bulunulsun ve biz nerede yanlış yaptık, neye, kime, neden yetişemedik, nerede eksik ve yetersiz kaldık diye düşünsün. Bu bizim önce onlara(şehitlerimize) sonra kendimize vicdani ve insani sorumluluğumuzdur... Ve bir daha aynı ihmallere göz yummayacağımıza, namuslu, ahlaklı, vicdanlı birer insan olacağımıza, iş ve işleyiş ahlâkına bağlı kalacağımıza namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin etmeliyiz... Çünkü belli ki bu felaketler dünya durdukça hiç bitmeyecek ancak biz bazı şeyleri farklı düşünebilir, farklı yapabilirsek kayıplarımızı en aza indirmenin bir yolunu bulabiliriz belki... Zira o insanlık kırıntısı azıcık içimizde varsa, kaldıysa biz böyle yapmayı, düşünmeyi hepimize borçluyuz... Zorundayız.... Özlem SABA |