SALINCAKLAR
Onların, kimseleri vardı
Yuvaları O yuvanın içinde Sımsıcak sarılışları Mis gibi reçel korkardı koridorları Damağa yapışan çileksi tatları Lavantalı çarşafları... Bir de bahçeleri vardı! Behçelerinde; Salkım söğüt ağaçları Altında Bir o yana Bir bu yana koşuşturan çocuklukları Ağaçlarında, iki ucu bağlı bir halat vardı Ortasında bir minder Gidip geliyorlardı Geçmiş ve geleceğin gölgesinde Yağmalanmamıştı hayatları İki gün üstüste, görmemiştim hiç ağladıklarını Taranırken bile, hiç yolunmamıştı saçları Ve tekmelenmemişti hiç onurları Ne zaman ayakları tökezlese Tutunuyorlardı geçmişe Sarılarak geçmişteki öpüşlere, Koşulsuz sevgilere... Bırak dizlerinin parçalanmasını Kanamıyordu, burunları bile... Ben ise; Oturmuş bir merdivende Dün ve bugünün Kaçıncı basamakta başlayıp bittiğini bile henüz bilmeden Bir ileri, bir geri Kendimi sallıyordum Kucağımda Kimseye düşmesin diye sımsıkı tuttuğum Avuç avuç gözyaşları Bir de cigara yakıyordum, kaybolmuş çocukluğumun üstüne İçimde kendi kendime kurduğum Gıcırtısı hiç susmayan salıncaklarda... Özlem SABA |