IĞDIR'A VEDA
İçimde garip bir hüzünle indiğim bu şehre,
Ben bilinmezlik dedim, Başkaları ne derse!? Elbet vardı onun da sevgilileri, Koynunda raks eden, kır çiçekleri… Derken yaz bitti, sonbahar bitti, kış geldi. Bu bilinmezlik şehrinde beyaza büründü bütün doğa. Sanki içinde tek bir kir, pas, barındırmayacağım dercesine, temizliyordu kendisini toprak ana… Gökyüzüyle yeryüzünün müthiş bir buluşmasıydı bu. Ben beyazı hiç bu denli parlak görmemiştim. Çakallarla, kurtların birbiriyle nasıl oynaşabileceğini, Ben bu şehirde öğrendim. Eğer sizin de yolunuz bir gün Iğdır’a düşerse, Leyleklere benden selam söyleyin… Derken, kış bitti bahar geldi hoş geldi. Güneşin ilk ışıkları yaklaşırken bu kente, Kar kristallerini yalayıp geçen ışık, Ve arkasındaAğrı dağının heybetli cüssesi. Benim dumanımı, karımı eritemezsin dercesine, Meydan okuyordu sanki dört mevsime… Kış geçmiş kime ne, bahar gelmiş kime ne, Heyyy koca dağ, bahar gelmiş sana ne? Sen dört mevsim karların, ev sahibisin… Ve sen Iğdır, ve sen! Tıpkı çevrendeki amansız kışa inat, Çiçek boyunu bıkmadan uzatan bir kardelen çiçeği gibiydin, Sen baharın müjdecisi, Sen nevruzun kalbiydin. Dalından elmasını, Ağacından kaysısını, Kozasından pamuğunu, Tarlasından pazısını toplamaya kıyamadığım, Otağından kuzusunu, Tuzluca’dan balığını Sofrasından boz başını yemeye doyamadığım, Iğdır ovası… Sen, ben barışım, ben tüm halkların kardeşliğiyim dercesine, Bir yılan gibi koynunda kıvrılan Aras nehrinle, Büyük denizlere yelken açan, büyülü bir diyarsın Iğdır. Sen tıpkı benim gibi dalına konan göçmen kuşların, Vatanıydın Iğdır. Ne hazin şey sana veda etmek… Garip bir hüzünle indiğim bu şehirden, Gözlerimde yaşlarla ayrıldım, Arkamda dans eden Azeri kızları , Kafkas kurtları, Sanki bir şölen eşliğinde, Yine gel! Bu şehirde bu dans, Bu şarkı hiç bitmeyecek dercesine beni uğurlarken, Sen vedaların en güzeliydin Iğdır… Özlem SABA |