YILMAZ GÜNEY (9)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın “Zaman akıp gidiyor. Yılmaz Güney’i 9 Eylül 1984’te Paris’te yitireli tam kırk yıl olmuş. Ülkemizi ve nice hayatı, bu arada Yılmaz Güney’in ve bizim hayatlarımızı da mahveden 12 Eylül darbesinin üzerinden de kırk dört yıl geçmiş.
Yılmaz Güney 12 Mart’ı da 12 Eylül’ü de bedel ödeyerek yaşamış devrimci bir sanatçıydı. 1960’lı yılların “Çirkin Kral” efsanesinin ardından Türkiye’nin toplumsal, sınıfsal ve insani gerçeklerini evrensel bir sinema diliyle anlatmayı başaran, sinemamızda çığır açan bir öncü sanatçıydı. ‘ENDİŞE’ 12 Mart’ın ardından afla serbest bırakılmış, işçi sınıfının içinde yaşayacağım diye Çeliktepe’de bir gecekonduya yerleşmiştim. Yirmi üç yaşındaydım. Bir gün Yılmaz Güney’in bir arkadaşı, Ali Aydın Çığ geldi, “Yılmaz Ağabey seni bekliyor” dedi, Acar Film’e gittik. “Arkadaş” filminin montajı yapılıyordu. Yılmaz Güney, “Emel gecekonduyu falan bırak, Güney Film’e gel, yapacağımız önemli işler var” dedi. Benim gecekondu ütopyam da böylece sona erdi. Sonra bir gün Adana’dan telefon etti. “Mevsimlik pamuk işçilerinin hayatını çekiyoruz. Sen de oynuyorsun, yarın uçağa atla gel” dedi. Ertesi gün “Endişe” filminin çekimlerindeydim. Bu ani kararlar, hızlı adımlar ve yapmayı düşündüğü işin önünde engel kabul etmeyen tutum Yılmaz Güney’in önemli özellikleriydi. Yaptığına hep inandı, inanarak yaptı ve sinemamızda gerçekten yeni bir çığır açtı.“(Sayın yazar Ayşe Emel Mestci‘ nin 16 Eylül Pazartesi günü Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınladığı YILMAZ GÜNEY’İN BAKIŞI adlı köşe yazısının başından alıntıdır. Yazının tamamını okumanızı öneririm.)
Öldüğün
cüsseni toprağa verdiğimiz gün doğan çocuklar bugün 40 yaşındalar. Ülken bugün darma-dağınık karma-karışık bir filim gibi, bekleniyor artık birininin gitmesini, kâbusun bitmesini. O gün biz Kurtulacağız esaretten, korku-yalan-talan ve baskılardan onurumuza erişeceğiz insanlığa yakışan “Özgürlük” denen Avazımızın çıktığınca, gırtlağımız patlayasıya, haykıra-haykıra aynı soruları soracağız, mutlu olacağız; Suçunu gizlediği, cevabını vermediği. Adı “Çıkmaz Sokak” belkide “Dönüşü olmayan yol” olacak! Bu filmin; Orada özgür olma özlemi, kucaklayacak bizi, eminim. Yada seçim gelecek, yeniden seçecekler onu, kalmadığından artık verecek, vereceğim son donu. Ama ne vazgeçeceğim düşüncelerinden, ne unutacağım seni nede yaşamı resmeden gerçekçi filimlerini. |