GURBET MEKTUPLARI 5
Ne zaman baksam, bir deniz feneri çakar dururdu gözlerinde
Ve ne zaman yaklaşsa dudaklarım, bir kelebek konardı dudaklarından; yumuşak Nasıl özledim, bilsen... Yolunu kaybetmiş bir çocuk gibi Amaçsız dolanıyorum gecenin karanlığını içime doldurarak, Yalnız kalmış adımlarımın çığlıkları mıdır kulağımda çınlayan, Sağ elimin çaresiz sensizliği mi üşütüyor yüreğimi, bilmem, Serseri bir rüzgârla sallanıyor kara kara bulutlar Ve kar taneleri gibi, yere düşüp düşüp eriyen beyhûde umutlar... Gençlik günlerimden kalma bir mutluluktu mehtap, -Çıkar mı hiç bu uğursuz gecede...- Gerçi, biz ne uğursuz geceler içip tüketmişiz bir paket sigara fiyatına; Sen sarıl bana iş ki, daya başını göğsüme, uzaklarda olsan da, Bilirim, buna da çâre var; Bir İstanbul türküsü gibisin dudaklarımda “Yemenimde hâre var, yüreğimde yâre var” Oysa, ben, yıldızlı gecelerde yazardım şiirlerimi hep, Samanyolu’nda elele gezerken seninle... Gerçi, bu gurbet şehrinde palmiyeler var, begonviller, zakkumlar var Ne çâre, sen yoksun çiçeğim, sen yoksun be gülüm, yoksun... Vazgeçemediğim ikiniz vardı; sigaram ve sen, Biri ciğerimi yakıyor, biri yüreğimi, şimdi... Ve kulaklarım isyanda bu meş’um çığlıklara, Haydi, maistrom, coştur gönlümde kemanları, istersen bir “lâ” sesi ver, Bir meltem ol, buram buram İstanbul kokan- hani bizim oralardan-, Üzerime esiver... Eski bir şarkı düştü içime, özledim sesini, katıl duyabilirsen; “Beklerim her gün bu sahillerde, mahzun, böyle ben...” (15/07/2008) Ünal Beşkese |