3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1484
Okunma

.
.
.
bir Nisan öncesi’ydi
serin bir akşamüstü
kıştan ilkbahara dönüyordu mevsimler
gelişinle, o gün
yüreklerimizdeki gurbetin
ve bela hasretimizin de bittiği gün dü
bir nisan öncesi’ydi, serin bir akşamüstü
sen daha o gün gelmiştin şehre
üşüyen bedenlerimiz, ve titreyen ellerimizle
sevda yangınlarıydı yanan yüreklerimiz de
ilk kez bir araya gelecektik seninle yar
ne iliklerimize kadar titreten rüzgar
ne de günün akşam üstü gecikmiş bir saati
umurumuzda değil di
hasretimiz bitmeli’ydi
buluştuğumuz an, ellerimiz kenetlendi
ve, o ilk gözgöze geldiğimiz anda bile
gözlerimizde başlayan bir deli yangının kıvılcımları
ve bir aşkın kor alevleri sardı yüreğimizi
yaktı gözlerimizi, ellerimizi, bedenlerimizi
önce o yangınla yandım ben gözleri’nde
sonra , gözlerini sevdim
bir nisan öncesiydi, serin bir akşamüstü
gözlerimiz dalıp giderken yakamozların ışıltılarına
ufukta, bulutlar da yanıyor du dalgalar da
sahilde o serin rüzgarlar la dans ediyorken
önce okşadım ben, o ipek saçlarını
sonra , saçlarını sevdim
bir nisan öncesi’ydi , serin bir akşamüstü
biz aşkı çok zaman önce yakalamış
ve çoktan sevdalanmıştık
yine de ilk buluşmamız dı
şekil tamamlanmalı’ydı
bela hasretleri yaşarken bile
biz bir elmanın iki yarısıy dık
hep bir ümitle birbirimizi aramış
oysa bir ömrü birlikte paylaşmıştık
ölümsüzce sevdalıydık ikimiz
zaten bir bütün dü yüreğimiz
önce yüreğini hissettim yüreğim de
sonra , yüreğini sevdim
ben seni, sen oldugun için sevdim yar
ben seni, bir ömürlük sevdayla sevdim
yokluğunda, yüreğim de kalan yüreğini sevdim
bir nisan öncesi’ydi, serin bir akşamüstü, ah yar!
ben seni işte böyle bir akşamüstü sevdim ...
Mert YİGİTCAN
Maltepe / istanbul 21 nisan 2007 08:00