Metropol
Şu berbat beton yığınlarına alışamadım,
Gülmeye vaktim yok, Pas bağlamış hislerim, Oysa içim içimi yiyor. Çarçela dağ, ova, bayır; Kokusu güneş kırıntılarıyla, Ürpertici sis dalgası. Alışamadım, metropol denilen ucube yığmaya, Ruhsuz, çıkarcı insanlarına. Ben ilkelim, dağlı; Nefes alamıyorum artık, Her köşe başında bir kaygı, Her adımda bir hüzün var. Gökler bile gri artık, Hayallerim solmuş, Kayıp bir melodi gibi, Duygularım yarım kalmış. Karanlık sokaklarda yürürken, Yalnızlığın sesi yankılanıyor, Beton duvarlar arasında, Düşlerim hapsolmuş gibi. Bir zamanlar umutla doluydum, Doğanın kollarında özgürdüm, Şimdi ise, Bu sıkışmış hayatta kaybolmuşum. Her gün aynı, Her köşe tanıdık, Ama içimde bir boşluk, Dışarıda bir gürültü var. İnsanlar geçiyor yanımdan, Ama kimse görmüyor, Baktığım her yüz, Bir maske, bir yansıma. Kendimle savaşıyorum, Her gün yeniden doğarak, Ama bu kalabalık, Beni daha da yalnızlaştırıyor. Bir köşede bir çiçek, Bir umudu simgeliyor, Ama o da solmaya yüz tutmuş, Beton arasında sıkışmış. Hayat, bir koşuşturma, Bir yarış, bir belirsizlik; Ama ben, Durmak istiyorum, duraklamak. Kimi zaman hayal kuruyorum, Bir ormanda kaybolmuş, Ağaçların arasında, Kuş sesleriyle uyanmış. Ama gerçek, Beni çekip alıyor, Bir rüzgar gibi geçiyor, Ve ben yine yalnız kalıyorum. Belki de bir gün, Bu beton yığınlarının ardında, Bir nefes bulurum, Gerçek bir gülüşle. Doğanın sesi yankılanır, Kalbimde umut yeşerir, Ve ben, Kendimi yeniden bulurum. Kendime bir yol çizerim, Kayıp yıldızları ararken, Her adımda bir cesaret, Her nefeste yeni bir hayal. Bir gün bu karanlık, Yerini aydınlığa bırakacak, Ve ben de, Kendimi bulacağım belki. |