Kün...Sıcaklığı bu yüzdendi belki de çöllerin… Ya da bu yüzdendi dondurucu soğuğu kutupların… Gecelerin karanlığı, Aydınlığı gündüzlerin… Kim bilir? Belki de Bu yüzdendi Yitirilmiş olana duyulan nefret! . . . Kainatın paramparça olduğu bir ikindi vakti *kün esnedi şair! Son bir gayret nefeslere yükseldi, Kurumuş damarlardaki altın varaklı hissiyatlar Öldüklerini çoktan unutanların soysuzluklarına ari tohumlar ekildi İman eden çocuklar doğdu iffetsiz gebe kadınlardan; İsyanları piçliğindeydi her birinin! Kuzgun kanatlarından dalga dalga yayıldılar kainata Karanlık birer ayet oldular ardından yaşama Yaşayamama gelgitlerine korkutan dualar oluverdiler sonra Ve Sonra İğfal ettiler geceleri ayın altın renkli öfkelerinde çığlık çığlığa! . . . Yıldızlarla dolu bir koydu *Çırılçıplaktım Ateşli bir dilber durgun sularında yüzüyordu gecenin Baktığım yerden sezebiliyordum Röntgenci hissiyatlarını mor balıkların Dilber; saten hissiyatlı öpüşlerinle sarıversen ya beni… Sızıyorken kadehime gözlerimin siyahı, Dolayıversen ya belime süt beyazını bacaklarının Ve Yakalayıversen ya s-açlarıma musallat o asırlık laneti! . . . Cüceler soyuna gen aykırı organ gibiyim… Dört unsura delice tapan Hipokrat gibiyim… Vahşi kurt ulumasında şefkat, Ürkek tavşan kasıklarında şehvet gibiyim… Ki Ölümsüzlüğüm ile evrilip duruyorken yaşamda, Mutlu cesetlere *nekrofil; Kederli cesetlere kadavra hırsızı gibiyim… (Yıldıray KIZILTAN) |