BENİ KÖYÜME GÖTÜRÜN!
Papatyam!
Buralardan her gün gencecik fidanlar Bayrağa sarılarak, memleketlerine, sevdiklerine Arkadaşlarının gözyaşları eşliğinde Asker selamı verilerek gönderiliyor Ya gittikleri yerde yaşanacaklar? İşte bunlar daha da acı Feryat, figanlar, saçını başını yolan analar, babalar Kardeşler, nişanlılar ya da eşler Olur da bir gün, buradan gidenlere yakılan ağıtlar gibi Sen de benim için ağlar mısın? Ağıtlar yakar mısın, arkamdan? Ama bil ki ben istemem Senin, o kahverengi gözlerinden yaş gelmesin O gözlerin, yüzün hep gülsün Ben sana kıyamam, seni kırıp üzemem Çünkü sen papatyasın Bilirim ki narinsin, boynunu büker solar gidersin Sen ne sol, ne de git Papatyam! Belki bir gün yaraların kabuk bağlar ve beni unutursun İşte o zaman bu dünyada ne ismim ne de cismim kalır Bir insan nasıl doğduysa, vakti gelince de ölür Er ya da geç, ecel derler buna Şu dünya, bir bana zalim oldu Herkesi içine sığdırdı da bir beni sığdıramadı İstediklerimi, en önemlisi de seni vermedi Herkes yaptığı hataların bedelini öder Ben de yaptığım hatanın bedelini ödüyorum, ödetmiyorum Herkesin içinde bir cehennemi ve bir hapishanesi vardır İnsan, kendisini oraya hapseder Ya da cehennem ateşine atar kendini cezalandırır Vicdan muhasebesidir bu Bana sadece, seni sevdim, de! De ki ben ömrümün sonuna Son nefesime kadar seni bekleyeyim Eğer bir gün sensiz ölürsem Beni doğduğum topraklarıma götürün, orada yatayım Bu dağlar soğuk, kan kokuyor burada yatmayayım Papatyam, sana değil bana soğuk buralar Her şey üstüme geliyor, beni boğuyor Son kez köyümü, doğup yaşadığım, dağlarında koştuğum Soğuk sularından içtiğim köyüme gideyim Ve havasını soluyayım Ben hiçbir zaman evlenemeyeceğim Çünkü sen yoksun Papatyam! İnsanın içinde hiçbir kimseye anlatamadığı şeyler vardır Hatta kendine bile Bunlar insana yük olur ve bir ömür boyu taşınır Sen bunları takma kafana, bir şey olacaksa olur Çünkü sen ne yaparsan yap gerisi boştur Şimdi sen yanımda olsan, ben daha güçlü olurdum Her zorluğa göğüs gererdim Hatta dünyaya meydan okurdum Merhamet; Bazen insana yapmaması gereken şeyleri yaptırır Sen de buna, iyilikten maraz doğar, dersin Bugün, benim gibi gökyüzü de hüzünlenmiş Bulutlar kararıp ağlamakta Akıttığı gözyaşları Geçit vermeyen bu zalim dağları ıslatmakta Islatırken özlem, hasret yağdırmakta taşına, toprağına Sensizlikten biçare yanan bedenime Sonra bir güneş açar gözlerimi kamaştıran Işıklarında seni görürüm Isıtırsın içimi bakışınla, sıcaklığınla O sıcaklık hiç bitmesin, ya da köyüme götürün Köyümün kara toprağı sarsın beni… |