NE DİYEM? (6)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın „Bilimin doğduğu kaynaklar büyük ölçüde merak ve sorudur. Merak; öğrenme, dokunma ve anlama arzusudur. Bilimi yaratan ikinci kaynak soru sormak, sorgulamaktır. Sorunu görmektir. İyi gözlem yapılmış, iyi tanımlanmış, iyi analiz edilmiş bir sorun yarı yarıya çözülmüş demektir. Saydığım bu “iyi”ler bilimle sağlanabilir.
Dogma ise skolastiktir. Yani merak ve soruyu reddeden, mutlaklığı temel alan, gelişime karşı duran, özgür düşüncenin var olmadığını savunan bir anlayışın adıdır. Bilimin aydınlığı sağlayan gözlem, analiz, yorumları dogmaya ters düşer. Bilim teori ve deneylerle somut, pozitif sonuçlar elde eder; dogma ise soyut ve kalıp bilgilerle ikna amacı güden, somutluk ve ispattan yoksun bir kavramdır. Bilimsel eğitimi önceleyen toplumlar yeşerir, çoğalır. Dinsel dogmatik düşüncenin gölgesinde kalanlar bırakın gelişmeyi, gerilemeye mahkûmdur. Bu nedenle sağlam ilişkiler kuramayan, olayları neden-sonuçla bağlayamayan ve hızlıca değişen dünyada ayrık otu gibi görünen toplumlar ortaya çıkar. Aydınlıkta yaşayan bilim temelli toplumlarla bağı zayıflar, kendi içinde kalıp çürür bu toplumlar. Bunun yanı sıra dogmayla büyüyen kişi donuklaşır; eleştirilmezlik, tartışılmazlık ve değişmezlik onu aklını kullanamaz hale getirir. Bilimle aydınlanan kişi ise çoğalır, düşünceler bağıyla aklın sınırlarını zorlayabilme şansı yakalar. Hem kendini geliştirme fırsatı yakalar hem de içinde bulunduğu toplumun geleceğini inşa eder. Yaşadığı evrene, ülkesine, birlikte yaşadığı insanlara, aydınlık bir geleceğe karşı sorumluluk duygusunu taşıyanlar elbette bilimle ve bilimsel anlayışla büyüyenlerdir.“ (Sayın Abdullah Yüksel’in 30 Temmuz Salı günü Cumhuriyet Gazetesi Olaylar ve Görüşler köşesinde yazdığı BİLİM VE DOĞMA adlı yazısıdır.)
Olaylar arası mutlak bir bağlantı vardır,
kazancın daima “Kaybetmediğin” kadardır! Siz görmüyormusunuz hâlâ olanı; Ne köpekler kısırlandı, aşılandı nede, sonuçta; Kontrolsuz ürediler. Yumurta kapıya gelince; “Hepsini kanunla öldürelim!” dediler. Olaylar arası bağlantıyı göz-ardı edenler; Kayıtsız kalıyor 20 yıldır bile-bile olacağı mutlak korkunç bir zelzelleye! Alacaklarına bilimsel önlemler, Yapacaklarına depreme dayanıklı binalar, yumurtanın kapıya gelmesini bekliyorlar. Ya ekonomi? Çaldık-yedirdik ülkeyi bu hale getirdik. Niçin hesap edemedik ki; Faiz’i, Para Değeri’ni, Enflasyon’u? Önlem alınmazsa budur sonu! Sonuç işsizlik, sefalet, yolsuzluk... “Şaşkın tavuk gibi” ararız folluk! “Sığınmacı” dünya sorunu, bundan kâr etme düşüncesi olurmu? Geleni aldık, vatandaş yaptık, Kat ve Dolar karşılığı araplara vatanı sattık. Tabiki bu işgalciler kontrolsuz üreyeceler, günün birinde; “Bu Vatan bizim, haydi siz gidin!” diyecekler. "Zararın neresinden dönersen kârdır!" Kazanç daima “Farkettiğimiz” kadardır, “Düşünerek kendini geliştirmek” senin işin, bence sonu iyi değil bu gidişin. |