Çeyrek Telaşlar
Sarı Deniz’e...
Dün Geçmiş zaman evvelinde Leyli yıllarına uğradım... Hülya, Gülüfer, sen tebeşir tozuna bulanmış bir çığlıkla O gri koridorları inim inim inletiyordunuz - Öylece bakakaldım yattığın odaya - O an içimde; Ne İzmir ne Bursa Bir zeytin tanesi kalmıştı demir tabağında Bir de bir lokma ekmekle Küçücük yüreğin kadar mis gibi Marmara vardı damağımda Öylece durdum ve O tebeşir tozuna banıp kahveyi içtik beraber avukatla Saat 20:05 Nereden soktuysan aklıma Yeşil Çınar dibinde mezarımı kazıyorum Ucundayım yarı uyanık ölümlerin... Belki de ilk harfi Uzun çarşı yolları gibi karatahtaya baban çizmişti. Ki Cumhuriyet öğretmeni çok yakışıklıydı. O yüzden Macür delikanlısı demiştim ya Noktasız... Öylece yalın Ve sen kadar sendi öykümün son paragrafı Sanki kocaman bir harf Virgülsüz... Deniz ne zaman rüzgar kokar Ya da sen hangi kayıp zamanda güler Büyük Ayı gölü’ne selam verirdin? Bir yığın eblek Kocaman ağızlı kepçe kulaklı fotoğraf Ve bir o kadar kadraj ağırlığında Suskun bir ikindi vakti Durak durak satır yaratma heyecanı ile Seni gülümsetme telaşı düştü içime Buğulu otobüs camı ardında; Haydarpaşa sanki Downtown, Beykoz Yoluysa Walk Of fame Ülkemin yıldızları kadar parlak Ve bir o kadar da mütevazı O mavi gözlü adam Nasıl ağladıysa bir iç savaş hüznü ile Ben onca zaman ona ağladım "Nedene" bağlamıştım en dibinde yaşamın Ve biteviye ağıt yakmıştım yokluğuna Bir elimde "Yerçekimli Karanfil" Diğerinde tütün karışık serum arası sarı bir kavanozda Sen biriktirme telaşı Bunca satırın ardından Sana cezaevine gelen mektuplardan birini okumak isterdim Belki sakladın Belki de hiç bilmediğin Anımsamadığın bir kuytuda kaldı bilmiyorum Sabrım; O kıvılcım hissini anlama isteği Bunu bana çok görme sakın! Dedim ya; Bizim ki iyi satır dizme korkusu işte Bilmesem de; Son çeyrek telaşlar birikiyor usuma... |
Ah, nasıl da tanıdık o telaşın içinde fokurdayan istemsiz hüzün ve huzursuzluk...
İşte yaşamak: yaşam ki, bir nevi emeklemek; sonrasında, iki ayak üstünde, hiç durmaksızın, koşabilme sabırsızlığının dayanılmaz sancısının anımsatılışı.
Ve ansızın... son çeyreğe nasıl vardığımızın şaşkınlığı ile bizi başbaşa bırakıran devasa ağırlık...
Hepsi bu; hepsi bir cümle kadar kısa, dikiş ipliği kadar ince...
Dokusu, öznesi ve melodisiyle; dokunan, saran şiir.
Çok tebriğim ve teşekkürümle,
Saygılar olsun, Şair.