Tebessüm HatunTebessüm Hatun Biçare gönlümün en mübah misafiri Şiirin aynasına yansıyan ruhumun ikizi Ölüme meydan okuyan özlemin filizi Bildim seni Bahçeme baharı getiren türkülerden Kalbime nur ışığını düşüren gözlerinden Papatyaları filizlendiren gülüşlerinden Yıldızları Zühre eyleyen tebessümünden Kalubela’nın izlerini taşıyan ılık güneşinden Tebessüm Hatun Gökyüzündeki yıldızların sönmesinin imkansız olduğunu zannedirdim Ta ki ruhumun derinliklerindeki o çığlığı duyuncuya kadar Yıldızları, hatta Zühre’yi, belki inanmayacaksın ama Ay’ı bile söndürdü gidişin Fakat üzülme, müsterih ol Sözcüklerime rica ettim incitmeyecekler seni Ruhum kaybetmiş olsa da dengini Takat alacağım hatırladıkça ela rengini Bir günün sabahı ile aynı günün gecesi... Bu ikilemin arasındaki uçurumda sallanırken buldum kendimi İlki bahar, sonu hazan... Bilmiyorum, sol yanı turuncu, sağ yanı yeşil olan nasıl ayakta tutar kendini? Penceremden seçemiyorum... Söylesene hangi mevsimdeyiz böyle? Ruhum üşürken yanıyor kalbim Yüreğim bülbül iken lal olmuş dilim Uçurumların kenarında dolaşır ahvalim Bilirim Tebessüm Hatun Bu dünyada yar olmayacak vuslat Kuru bir "Allah’a ısmarladık" cümlesine sığdırdık birbirimizi Takvim yaprakları eskiyince mi bileceğiz değerimizi? Hakk razı gelir mi, rahmet eder mi iki cihanda da beklesem seni? Ensar Türkay |