ÖLÜ DENİZVe nihayet bir gün dediler ki, “Deniz ölmüş . Bu, ölü bir deniz artık . Ve sizin değil, delilerin denizidir.” Anlamadık… Ardından, Şehirden ve kasabadan deliler geldi. Akın akın geldiler, Kamyon kamyon, Otobüs otobüs deli taşındı. Ne kadar deli varsa doluştular bizim oraya. Yüksek minarelerden okundu bir sala. Ardından bir daha. Daha kaç kere okunacaktı bilmiyordum.. Saymadım bende beşinciden sonra. Dalgaların sesine karıştı, Cenazeye davet sesleri. Deniz nasıl ölür, niye ölür anlamadık. Deliler sürekli gülüyorlardı bize. Kıyıya üşümüştü tüm martılar, Gözlerinde bir ıssızlık vardı. Kıyılarında çocukların sesleri yok, Geceleri yakamozlar ölüydü. Ve dalgaların hüzünlü bir sesi vardı sanki. Terk etti balıkçılar, Teker teker vedalaştılar. Peşlerine takıldı tüm balıkçıllar. Uçup gittiler kirlenmiş kanatlarıyla. Ölü bir deniz kaldı bize, Çürük yeşil renkli, Ve çok pis kokuyordu artık yosunlar. Her dalgasında bir hatıra saklıydı oysa, Bir hikaye gizliydi her fırtınasında. Ve her melteminde bir umuttu yaşam adına. Kim nasıl öldürmüştü bu koca denizi? Nasıl da kirlenmişti, nasıl da yok olmuştu bilemedik. Mevsimler döndü, kış geldi. Ben, her akşam ıhlamur içmeye alıştırırdım kendimi. Böyle ölü bir denize karşı, Ne şarap içilir ne de rakı. Gitgide kirlendi ölü deniz , Karardıkça karardı. Balığın ne olduğunu anlatır olduk çocuklara, Martı seslerini hiç duymayacaktı bir nesil. Eskiden bütün mavi zamanlarımda, Keyifle seyrederdik denizi, Batırırdık güneşi keyifle. Oysa şimdi , Eski zaman anılarını Gömdük ölü denize. Deliler mi? Onlar hala bizimle… |
Beğeniyle okudum