GÜLKURUSU VE BÜLBÜL...Düşlerim seni, azizim ara ara düşsem bile. Düşlerimi zehir etse de gerçekler en çok ben severim düşmeyi: Kâh aşka kâh düz yolda bile… Tekerinde kavurucu iklimin Ansızın sarkar dilim Sökülesi muntazam dişlerim En çok da aşkı işlerim Hem kalemle hem de yüreğin erbabı Kasıtlı bir aşk olsa ne ki hem? İnsan duyumsadıktan sonra baharı Gök kubbede saklıyım: Bilir misiniz? Yoksa azizim, bilmezden mi gelirsiniz Yerküre topun ağzında sözcükler Her mayına bastığımda Varsa yoksa şiirler infilak eder Arsız bir hayal bilin beni: Ar bildiğim neyim var neyim yok Dikenlerimden isterseniz sorun beni: Ne olmuş hem bir çiçeksem? Yeter ki bükmeyin boynumu Yatıya kalsa bile hüzün: Başım ve dalım dik Azıcık uzun Zamanlı bir yolculuktur tek kozum Ve de kozam İhtiva ettiği ise sadece kalbim Bıçkın kalemim ve dikenlerim Asla da sönen bir balona meyletmedim Dik ve diri ve dingin bir özlemle Şakıdığım gün ve gecenin İpliğini pazara çıkardığım kadar da Melun geceden sökün eden düşlerin Bakınız, azizim: Yolum yine ve yeniden size düştü Gerçi umurunuzda değilim Yoksa yanıltan mıdır beni hassas iç âlemim? Bir kurşun bir de kuşun kanadına konan Çiy tanesi Başımdan dökülse ne ki Kurşun yakmadıktan sonra içimi Kurşun ağırlığında iken duygular Mahşeri Kalabalığın kime ne zararı var? Ve işte tutuşan mizacım mealim ve mahremim Dümtek oynayan falcı kadın Bir de şu yanı başınızdaki Roman Tenin en esmeri Tatlı dilin de neferi Ve işte kavuştum kavuşalı size Öteberiyi de denk yapıp postaladım diğer âleme Gönlüm ferah Yıldızlarla hemhal Sayacım ve sarkacım Bir de somurtan gül mizacım Kandığım ne ki aşka, azizim? Yeter ki karalanmasın ismim Asla da yok sorgu sualim Ben dipsiz bir kuyuya atılan taş gibi İçime de oturdu mu hasretin titri Tininde özlemin Şakıyan iç sesime konan bir bülbül de bellemişken sizi Zaferin ta kendisi mademki Aşkın da hicreti Meyyal olduğum kadar yalnızlığın dikeni Gövdem ve göğsüm ve tomurcuklara kucak açan toprak misali Canlı canlı gömülmeden şiiri İsterseniz bir solukta çekin içeri Şüheda mazimin Külbastı hayallerin Kumpası ise imgelerin Somurtan ahvalim Yakıştı mı söyleyin size: Gaipten gelen sevincimle hasbıhal ettiğim Şu döngünün kırık tekerine de son bir hamle Ve işte azat edilesi meftun yüreğim Kabrime uzaktır yok Kayyumu aşkın vardan yok eden Rabbim ve aşkın tok sesi Uzaktan gelen davulun varsın olsun kulağa hoş gelen sezisi İçtimada tokmak Sözcüklerse aşksız asla değilken manidar Neyse gideyim ben bir an evvel Başınızı şişirmek miydi sahi pek elzem? Yine de taş değmesin ayağınıza Aş erdiğim bu şiirse armağanım olsun yanık sevdanıza Dedim ya: Bir düş bir de aşk içine düşülesi Düşmez kalkmaz bir Allah madem Bilirim de şükürler olsun ki kalkmaya yerden Yer göğe kavuşmadan evvel Bir de iki yakam Bir de şiirin hicrinde saklı iken kalemin hicvi Ben ki: Aralıksız esen kavak yellerinin müdavimi Zemheride ölmüş iken dünüm Anda verilen hükmün Yarınları ise ölgün gönlün ömründen Etrafa yayılan bir gül kokusu gibi Sözcüklerimse gülkurusu Tıpkı defterin yaprakları arasında unutulmuşluğu Göz ardı etmeden Ve de usulca sever yaşarken Kavuşmaksa yarınlara gün doğmadan açıverip solduğumun Ertesi bir rüya misali yaşarken hayatı Şiirin mizacında saklı kâinatı bahşedene şükürler olsun… |
Allah razı olsun
ders sevda ve özlem vardı,
Hakikat vardı
o çok güzel yüreğine sağlık Üstadem,
ders vericiydi,akıcı anlamlı
düşündürücüydü
kutluyorum Dualarımla selamlarımla